8 Şubat 2020 Cumartesi

American Factory (2019)


Yönetmen: Steven Bognar, Julia Reichert
Müzik: Chad Cannon

Aralık 2008'de Dayton, Ohio'da bulunan General Motors fabrikası kapanır ve 10.000 işçi işten çıkarılır. 2010 yılında dünyanın en büyük otomobil camı üreticilerinden Fuyao Grubu'nun kurucusu ve CEO'su Çinli milyarder iş adamı Tak Wong Cho bu fabrikayı Fuyao adına satın alıp, kendi çalışanlarının yanında 2000 Amerikalıyı da işe alır. İki kültürün kaynaşması ve böylece verimin artmasını hedeflemektedir. Başlangıçta Çinli ve Amerikalı işçiler yardımlaşma ve uyum içinde çalışsalar da, gittikçe kültür farkı ve iş disiplini anlayışları çatışmaya başlar. Steven Bognar ve Julia Reichert'in yönettikleri American Factory, direkt fabrikanın mesai saatlerinde ve mesai dışında yapılan çekimlerle bu çatışmaları tüm yönleriyle yakalayan bir belgesel. Uzun çalışma saatlerine alışık, yüksek teknoloji uyumlu genç Çinli işçilerle, belli bir yaşın üzerine çıkmış işçi sınıfı Amerikan işçileri arasındaki farkı anlamanın hiç zor olmadığı bu büyük tesislerde yaşananlara sanki oradaymış gibi tanık olmamız, başta sevimli, giderek gergin ve üzüntülü anlar yaşanmasına neden oluyor. Bognar ve Reichert'in çekim için sağladıkları erişim sayesinde en tepedeki Tak Wong Cho'dan, normal bir emekçiye kadar herkese farklı yansıyan bu uyum sürecinin evrelerini izlerken, işçi-işveren, genç-yaşlı, Amerikalı-Çinli zıtlıklarının bir anda çözülmeyeceğini, bazı sancılar yaşanacağını hissediyoruz.

Tak Wong Cho, iyi niyetlerle iki ülke çalışanlarını kaynaştırmak için elinden geleni yapsa da, her işi insanı gibi kar etme, büyüme, gelişme, yaptığı yatırımların karşılığını alma peşinde bir adam. Amerikalı ve Çinli kurmaylarına çalışanlar arasındaki birliğin bozulmaması yönünde talimatlar veriyor. Mesela fabrikanın her bir bölümünde bir Amerikalı ve bir Çinli beraber çalışıyor. En önemlisi de sendikal faaliyetlere meydan bırakmamak istiyor. Zira sendika demek, işlerin aksaması, verimin düşmesi, zarar edilmesi, aynı zamanda iki ırk çalışanlarının birbirlerine yabancılaşması, düşmanlaşmaya başlaması demek. Ne var ki, farklı çalışma disiplinlerine sahip iki millet insanları arasında sorunlar çıkması kaçınılmaz. Çin'deki askeri ciddiyetteki yoğun ve tam tabiriyle acımasız çalışma temposunu Ohio'da uygulamaya çalışmanın ortaya çıkaracağı sorunlar bunlar. İstenilen verim alınamadıkça devreye giren daha yoğun yöntemler, özlük meseleleri, iş güvenliği problemleri derken yavaş yavaş işten çıkarmalar başlıyor. Bu da çalışanların haklarını savunacak bir sendika ihtiyacı doğuruyor. Böylece Fuyao bünyesinde sendika isteyenler ve istemeyenler olarak başka bir kutuplaşma baş gösteriyor.

Bognar ve Reichert, bu sessiz hengame arasında seçtikleri bazı Çinli ve Amerikalı fabrika çalışanlarının aile ve özel yaşamlarına da kısa dokunuşlar yaparak belgeselin fazlasıyla mekanik işleyişini dramatize etme sorumluluğu da hissediyorlar. İşin bu yönü, endüstrileşmenin bireyler üzerindeki ezici baskısını yansıtmak yönünde çok iyi işliyor. İşçi sınıfının yaşadığı ekonomik sıkıntıların üstüne bir de farklı endüstriyel bir model neticesinde özlük haklarının dikkate alınmayıp işten çıkarmanın kolaylaştırılması suretiyle global bir baskı politikasının eleştirisi yapılıyor. Çalışanlarının mutluluğu ve refahı yerine şirket kar ve çıkarlarının birinci planda olmasının doğurduğu baskıcı ekonomik politikaların bir numunesi olan Fuyao, bir noktaya kadar çalışanlarının maddi ihtiyaçlarını karşılıyor görünse de, birtakım keyfi uygulamalarla, zorlu iş yüküne uyum sağlayamayan işçileri bünyesinden ayıklamaya kadar giden yönetim zaaflarıyla kapitalist düzenin sömürücü ve sindirici bir parçası olduğunu gösteriyor. General Motors'un satın alınıp Fuyao'ya dönüştürülmesine benzer faaliyetlerin Çin'in küresel stratejisinin uzantılarından biri olduğu sır değil. Küçüklüğündeki fakir Çin'in çiçeğini böceğini özlediğini, büyüyüp birçok fabrika kurduktan sonra insanlara ve çevreye iyilik mi yaptığını, yoksa zarar mı verdiğini sorgulayan Tak Wong Cho'nun, "hayatının anlamı çalışmaktır" demesi, bu uğurda ne fedakarlıklarda bulunabileceğine, bir o kadar da neleri gözden çıkarabileceğine işaret ediyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder