27 Mart 2015 Cuma
The Lunchbox (2013)
Yönetmen: Ritesh Batra
Oyuncular: Irrfan Khan, Nimrat Kaur, Nawazuddin Siddiqui, Lillete Dubey, Denzil Smith
Senaryo: Ritesh Batra
Müzik: Max Richter
Yaklaşık 20 milyon nüfuslu Mumbai'da her gün 160.000 sefertasının çeşitli evlerden alınıp işyerlerine dağıtıldığı, akşamüstleri de aynı şekilde toplandığı bir sistemle tanışıyoruz. Mutsuz ev kadını İla'nın, ilgisiz kocasını heyecanlandırmak için özenerek hazırladığı tarifleri koyduğu sefertası, yanlışlıkla emekliliğe az bir zaman kalmış dul Saajan'a ulaşıp da, İla ile Saajan birbirleriyle bu taslara koydukları mektuplarla iletişim kurmaya başlayınca ortaya hayranlık uyandırıcı bir hikaye çıkıyor. Yalnızlık temasının en iyi ve en yaratıcı biçimde işlendiği filmlerden biri olan Hindistan / Fransa / Almanya /ABD ortak yapımı The Lunchbox (Dabba), Ritesh Batra'nın yazıp yönettiği ilk uzun metraj olarak mütevaziliğiyle göz kamaştıran bir yapım.
Konusu gereği Sleepless In Seattle (1993) ve Il Mare (2000) gibi filmlerin hatırlanabileceği The Lunchbox, anlatım yönünden bu filmlerden çok daha güçlü, gerçekçi ve dokunaklı. Geleneksel sistemlerin kendi içinde biçimlenen ve günümüz teknolojisine atıfta bulunabilecek şekilde ilham verici bir sosyal ağını, bireyin yalnızlığını keskinleştirmek için kullanma fikri, Ritesh Batra sayesinde ete, kemiğe, duyguya bürünüyor. Ana server'a benzetebileceğimiz bu yemek sisteminde, bir mesajlaşma programı çağrışımı yapan bu sefertasları, 20 milyonluk devasa bir şehirde yalnız kalmış bireylerin toplumsal konumlarını özümseyiş biçimimizi çok daha insancıl bir zemine oturtabiliyor. Film, evli ya da dul, çalışan ya da işsiz, yalnızlığın belli bir yeri yurdu olmadığını, insanların bazen yalnız kalmamak uğruna en ufak bir ümide bile masumca teslim olabileceklerini hem İla, hem de Saajan özelinden incelikle ele alıyor.
Bazen tuzu, bazen baharatı fazla kaçan farklı yemekleri, bazen de hergün aynı yemeği taşıyan bu sefertaslarının aracılık ettiği İla ve Saajan ilişkisi, tıpkı bu ikilinin bireysel karakter gelişimlerinde olduğu üzere dantel gibi işleniyor. Üstelik Batra bu ilişkiye paralel olarak yan karakterler ile yalnızlık olgusunu daha da güçlendiriyor. İla'nın yatalak hasta babasına bakarken kendi hayatında yalnızlığa mahkum olan annesi ve Saajan emekli olduktan sonra yerine geçecek genç Shaikh filme tam kıvamında takviyeler. Özellikle bir yetim olarak büyüyen, ailesinin rızası olmadan severek evlendiği eşiyle mutlu bir yaşam süren Shaikh de bu düşünceli senaryodan payını alıyor. Mesela eşinin ailesinin onay vermesi üzerine yapılan düğün öncesinde, ailelerin yer alacağı düğün fotoğrafı sahnesi çok şey anlatıyor. İla'nın babası öldükten sonra annesinin verdiği tepki de öyle. Hatta sadece sesini duyduğumuz İla'nın üst katındaki teyze bile bir şekilde karakter olabiliyor filmde.
Filmin yapımcıları arasında da yer alan Hint sinemasının uluslararası üne sahip tecrübeli aktörü Irrfan Khan ve çekiciliğini sade bir performansla bütünleştiren Nimrat Kaur'un farklı sahnelerine rağmen karşılıklı oynuyormuşçasına ortaya koydukları uyum Ritesh Batra'nın işini hem daha kolaylaştırıyor, hem daha güzelleştiriyor. Bollywood'un bu filme hiç gitmeyecek şarkılı danslı ciddiyetsizliğinin yerine, bu filme çok iyi giden biçimde, yalnızlığın en fazla hissedildiği toplu taşıma araçlarında seyahat eden emekçilerin, satıcı çocukların söyledikleri yerel türküler var. 104 dakikalık süresiyle de istenirse daha kısa sürede daha fazla şey söylenebileceğinin kanıtı bir Hint filmi aynı zamanda. Sadece mektuplar bile o kadar çok şey anlatıyor ki, kalbe giden yollardan birinin yalnızlığı paylaşmaktam geçtiğine bir kez daha uyanıyoruz. Belki tam da olması gereken bir finale sahip The Lunchbox, buram buram sinema kokan, içinden ne çıkacağı merak edilen bir sefertasında sunulan lezzetli bir Hint yemeği, yaşam sevincini ve hüznünü simgeleyen renkleriyle şık bir Hint kumaşı.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder