26 Haziran 2009 Cuma

Traitor (2008)


Yönetmen: Jeffrey Nachmanoff
Oyuncular: Don Cheadle, Guy Pearce, Saïd Taghmaoui, Neal McDonough, Archie Panjabi, Jeff Daniels, Alyy Khan, Hassam Ghancy
Senaryo: Jeffrey Nachmanoff
Müzik: Mark Kilian

1978 yılında babası gözlerinin önünde suikaste kurban giden, sonrasında yapmış olduğu çeşitli faaliyetlerle FBI’ın takip listesine giren Sudan’lı müslüman bomba uzmanı Samir Horn (Don Cheadle), intihar bombası yapım ve satımı için anlaşmaya gittiği Yemen’de baskın sonucu yakalanır. Kendisini sorgulayan ajan Clayton’a (Guy Pearce) bilgi vermez ve Yemen’de hapse girer. Aynı baskında yakalanıp hapse atılan Omar (Saïd Taghmaoui) ile kurduğu dostluk sayesinde hapisten kaçmayı başarıp gizlice Fransa’ya girerler. Orada terörist yetiştiren ve eylemler planlayan, ulusal düzeyde organize olmuş gizli bir yapılanmaya katılan Samir, yaptığı bir eylemle örgütün gözüne girer. Ama örgütün Amerika’yı hedef alan çok büyük ve gizli bir suikast planı daha vardır. Samir de bu planın en önemli parçasıdır. Öte yandan Clayton da Samir’i yakalamak için seferber olmuştur. Fakat Samir, Amerikan hükümetine olduğu kadar, içine sızdığı terör örgütüne de tekin olmayan bir adamdır.

11 Eylül sonrası Amerika’nın Ortadoğu politikasından ilham alan pek çok film izliyoruz. Neredeyse bir alt tür haline gelmeye başlayan bu politik macera yapımlarının çoğu ne yazık ki belli şablonların dışına çıkamıyor. Traitor da onlardan biri sayılabilir. Gerçek komplolardan veya teorilerden hareketle hem Batı’nın, hem de Doğu’nun çıkar, intikam, din ve ekonomi politikalarını eleştirmeye soyunan, bu sayede kolektif bir bilinç geliştirmeye, iki yakayı da eleştirirken iyiyi kötüyü ayıklamaya, vicdani çıkarımlar elde etmeye çalışan filmler bunlar. Tabiî hepsi hedeflediği kadar tarafsız olamıyor veya o çıkarımları sağlıklı biçimde elde edemiyor. Havada uçuşturduğu dini ve politik aforizmalarının bir çoğu havada pankart gibi kalıyor. Yine de asılı bırakmadığı “terörizm bir tiyatrodur” ve “en büyük cihad, nefsini yenmek ve düzgün yaşamaktır” gibilerinin temellerini sağlam atmış sayılabileceğinden belli bir çıtayı zorluyor. Yemen-Fransa-Amerika rotasında bir büyük eylem planının çekirdeğinden, intihar saldırıları noktasına kadar giden sürecini, sürükleyici bir macera çerçevesinde başarıyla resimlediği söylenebilir. Üstelik bu macerasındaki kırılma noktalarını da elinden geldiği kadar zora koşma, sonra da dağıttığı parçaları bir araya getirme yönünde standart anlatım normlarını zedelemeden ilerlediği de eklenebilir.

Müslüman da olsa Amerikalı kahramandır veya Sudan’lı da olsa bu zeki adam Amerikan ordusunda eğitim görmüştür dayatmalarını Kur’an’dan alıntılar yapıp, dinlerin ve insanların kardeşliğiyle dengeleme arzusu ise sadece iyi niyetli bir girişim olarak tanımlanabilir. Mantık hataları, senaryo boşlukları, drama cılızlığı gibi eksikliklere neredeyse alışacağız. Hele sonlara doğru zikredilen öyle bir köstebek olayı var ki, bu tarz filmler akla geldiğinde büyük bir unutkanlık mı, yoksa kasti bir orijinallik mi insan kestiremiyor. Başrol taşıma yönünde kendini ispatlamış Don Cheadle, aman aman bir performans göstermese de, kendisini bir Soderbergh figüranı olarak değil de, hacimli başrollerde görmek güzel. Son olarak ilginç bir not: Filmin hikayesini yönetmen Jeffrey Nachmanoff ile birlikte oluşturan diğer isim komedyen Steve Martin olarak gözüküyor. İsim benzerliği mi diye baktım ama galiba gerçekten o. Kendisinden global ekonomik kriz hakkında da bir hikaye bekliyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder