25 Ağustos 2007 Cumartesi

SherryBaby (2006)


Yönetmen: Laurie Collyer
Oyuncular: Maggie Gyllenhaal, Giancarlo Esposito, Brad William Henke, Danny Trejo, Ryan Simpkins, Rio Hackford
Senaryo: Laurie Collyer
Müzik: Jack Livesey
 
Sherry, uyuşturucu bağımlısı genç bir kızken hırsızlık suçundan hapse girmiş ve üç senelik cezadan sonra özgürlüğüne kavuşmuş genç bir kadındır. Dışarı çıktıktan sonra hem uyuşturucudan uzak sağlıklı bir yaşam sürebilmenin hem de kendisine yeni bir düzen oturtabilmenin amacındaki Sherry için en önemli öncelik, kendisi hapiste iken kocası ve abisi tarafından bakılmış olan kızı Alexis için mutlu bir ortam yaratabilmektir.
 
Bağımsız filmlerin karakteristik özelliklerinden biri, derdini anlatmak için seçtiği yolların ya dingin, ya da marjinal düzlemlerde seyretmesidir. İddiasız oluşları onları gerçeğe daha çok yakınlaştırır. Minimal, marjinal veya SherryBaby gibi her ikisinden de bir miktar barındıran türlerin artması da dikkat çekmeye başladı. Hapishane filmlerinde işlenen sert ve dokunaklı dramların yarattığı sıkıntılı atmosfer nasıl etkileyici olabiliyorsa, trajik biçimde hayata tutunma mücadelesi hapisten çıktıktan sonra da devam ediyor. Hataları, suçları veya mecburiyetleri yüzünden belki de en güzel yıllarını dört duvar arasında geçirmiş olan bireylerin, dışarı çıktıklarında yaşadıkları insani acemilikleri işleyen filmlerde, yitirilmiş masumiyetin yerine yenisini koyma iyi niyetinin ve gayretinin çarptığı duvarları görüyoruz. Çıktıktan sonra çevrenin gösterdiği tavırın yanında, artık damgalanmış gözüyle bakılan birey, kendi içinde de problemler büyütüyor. Hapise düşmeden önceki kişiliği ile çıktıktan sonraki arasında sıkışmış “eski suçlu”, boynunda yeni bir insan ile potansiyel suçlu etiketlerini birlikte taşıyor.

Shawshank Redemption’daki Red’in hapisten çıktıktan sonra girdiği işte, tuvalete gitmek için bile izin istemek zorunda hissetmesi, American History X’teki Derek’in çıktığında oraya düşme nedeni ile acı biçimde yüzleşmek zorunda kalması gibi hapishanenin dönüştürücü etkileri, insanın kendine yabancılaşması veya kendini bulmasına çok güzel örnekler. Çıkınca yeni bir insan olma kararlılığına rağmen yakasına yapışmış geçmiş kalıntıları ile boğuşmak zorunda kalan mahkumların alışılmışın dışında çıkış yolları bulmaya zorlanması, yeni bir hayata başlamanın güçlüğünü işaret etmekte.
 

19’unda uyuşturucudan hapise girip, kızından üç yıl ayrı kalan Sherry’nin hapishane sonrası hayatı da temelde farklı değil. Ama özelde çok doğal ve hassas farklılıklar barındırmıyor da değil. Örneğin Sherry’nin amaçlı veya amaçsız şekilde cinsel ihtiyaçlarını gidermek istemesi, hayata asılmak için gerektiğinde kendini başkalarına kullandırması ve kızı ile olan ilişkisinde düştüğü tecrübe bunalımı çok insancıl tınılar içeriyor aslında. Hapiste sağlıklı cinsel ilişki kuramayan mahkumlar sadece erkeklerden oluşmuyor veya çocuğuyla iletişim kurma güçlüğünü sadece hapisten yeni çıkmış anneler yaşamıyor. Dalından kopmuş bir yaprağın savruluşu ile dışarıda esen sert rüzgarda yolunu bulabilmesi güçleşiyor. Zor anlarda sığınılan yegane liman olan aile kurumuna adapte olmada bile sıkıntılar yaşıyor. Onun yokluğunda kızına bakan ağabeyi Bobby ve onun eşinin hapisten yeni çıkmış Sherry’ye temkinli yaklaşmaları normal karşılanabilecek iken, öz babasının yaklaşımındaki anormallik, içerisi ve dışarısının insana kurduğu farklı pusuların varlığını özetliyor. Pusuya düşme konusunda uzmanlaşmış ve dışarı çıkan çoğu mahkum gibi bir hapisten başka birine düşmüş olan Sherry’nin kimi davranışları, hislerinin tercümanı oluyor. Yemek sofrasında kafasına estiği gibi Eternal Flame’i söylemesi, çalışmaya başladığı anaokulunda çocuklara farklı oyunlar oynatması, grup terapi seansları ile gözaltı memuru arasındaki çaresizliği, hayatından üç yılını çalan eski dostu uyuşturucuya geri dönme sınırlarını zorluyor. Kızının doğumgününde yaşananlardan sonra kendini dışarı atıp delice koşması da hislerini yansıtıyor. Ama artık alt üst olmuş hislerini..

Maggie Gyllenhaal, SherryBaby’deki performansıyla birçok festivalden adaylık, Stockholm ve Karlovy Vary festivallerinden en iyi kadın oyuncu ödülleriyle döndü. Secretary’deki oyunuyla da festivallerden prestijli ödüller ve övgüler kazanmıştı. Kardeşi Jake Gyllenhaal gibi o da hem gişe hem de küçük bütçeli filmlerde alışıldık tiplemelere olduğu kadar, sıradışı karakterlere de başarıyla can veriyor. Özellikle bağımsız filmlerdeki rahatlık ve onun getirdiği doğallık üzerine kurduğu oyunculuk anlayışı, fiziksel çekiciliği ile birleştiğinde aldığı rollerin altından güçlü biçimde kalkıyor. Secretary ile birlikte SherryBaby, Gyllenhaal’ı belki de bu güne kadar canlandırdıkları arasında en fazla zorlayan roller. Ama aldığı ödüller ve övgüler, onun bir başrolü rahatlıkla kaldırabilecek gücünü yansıtıyor. SherryBaby’de Gyllenhaal’ın gölgesindeki yan karakterlerden gözaltı polis memurunu oynayan Giancarlo Esposito ile, grup terapi seanslarının birinde tanıştığı Sherry’ye destek, dost ve sevgili olan kızılderili Dean’i canlandıran Danny Trejo’da dikkatlerden kaçmıyor. Yönetmen Laurie Collyer, Quentin Tarantino ve Robert Rodriguez’in hayran olduğu Trejo’nun karizmasından ve oyunculuğundan faydalanmamayı, onun yerine tamamlayıcı bir yan karakter payesi biçmeyi tercih ediyor.
 
Laurie Collyer, 1999 yılında çektiği Nuyorican Dream belgeselinden uzun bir süre sonra çektiği ilk ciddi drama deneyiminde, bağımsız filmlerde ve kadı kızında olacak ufak kusurları saymazsak gayet başarılı. Özellikle gerçek bir öyküden esinlenerek kendi geliştirdiği Sherry’nin karakter gelişiminin frenlerini, virajlarını, kazalarını perdeye iddiasız biçimde aktarıyor. Sherry gibi Maggie Gyllenhaal’ı da filmine çok iyi uyarlıyor. Sinema ise, bağımsız bir dram karakteri daha kazanıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder