Yönetmen: Jesse Eisenberg
Oyuncular: Julianne Moore, Finn Wolfhard, Billy Bryk, Alisha Boe, Jay O. Sanders, Eleonore Hendricks
Senaryo: Jesse Eisenberg
Müzik: Emile Mosseri
Oyuncu Jesse Eisenberg'in yazıp yönettiği ilk filmi When You Finish Saving The World, iletişimsizlik ve kuşak çatışması üzerine iki ana kanaldan ilerleyen, söyleyeceklerini anne ve oğul temsilleri vasıtasıyla dile getiren dengeli bir yapım. Sosyal hizmetler görevlisi anne Evelyn ve onun 17 yaşındaki oğlu Ziggy arasındaki ilişkinin arızalarını masaya yatıran Eisenberg, oyuncu olarak ilk önemli çıkışını gerçekleştirdiği 2005 yılı Noah Baumbach filmi The Squid and The Whale'in dokusundan etkilendiğini belli eden sade bir yazım yönetim sergiliyor. Kendi dünyasında yaşayan oğlu Ziggy ile bağ kurmakta zorlanan Evelyn, kocasından gördüğü şiddet üzerine kadın sığınma evine gelen Angie'nin Ziggy ile aynı yaştaki oğlu Kyle'da uzun zamandır gösterme fırsatı bulamadığı annelik hislerini duyumsamaya başlıyor. Annesine bağlı, sevecen, becerikli bir genç olan Kyle'da Ziggy'de bulamadığı bu özellikleri gören Evelyn, onunla vakit geçirmek için bahaneler uyduruyor. Hatta Ziggy'nin takmadığı bir şapkayı ona veriş şeklinde olduğu gibi acemilikler de gösteriyor. Fakat kısa sürede tipik anne dominantlığına kapılmaya başlayınca fazla sahiplendiğini anlayamadığı Kyle ile, oğlu Ziggy'yle yaşadığına benzer çatışmalara doğru sürükleniyor.
Öte yandan dünya çapında 20.000 takipçili kendine ait müzik kanalında yazdığı şarkıları seslendiren kendini beğenmiş Ziggy karakteri ile günümüz bol takipçili boş sosyal medya fenomenlerini eleştirme fırsatı yaratan Eisenberg, bu fırsatı çok iyi değerlendiriyor. Okulda hoşlandığı Lila'nın ülkenin politik gerçeklerine, yolsuzluklara, çevre bilincine dair duyarlı yönüne bakmadan, takipçi sayısıyla onu etkileyebileceğini düşünecek kadar saf olan Ziggy, çok geçmeden aslında onun bu duyarlı yönüne bakması gerektiğini anlıyor. Fakat ülke ve dünya gerçeklerinden bihaber olduğu, bunu nasıl yapabileceğine dair en ufak bir fikri olmadığı için o da acemilikler yaşıyor. İşte ana-oğulun farklı karakterdeki bu acemiliklerinin arka planında yer alan benzerliklerine ve iletişimsizliklerine varmaya çalışan Eisenberg, bu iki kanal arasında kurgu ve tema bazında iyi bir denge tutturuyor. Ebeveynlerinden öğreneceği çok şey varken içinde birden atan "şalter" yüzünden kendine sığ bir dünya yaratıp oraya gönüllü hapsolan Ziggy ve önünde ilgilenebileceği bir evladı varken başkalarının ailevi sorunlarıyla ilgilenmekten kendisinkine zaman yaratmakta sıkıntılar yaşadığını anladığımız Evelyn arasındaki bu iletişimsizlik, aynı evde yaşadığı ve birbirini tamamlayabileceği halde uzak düşen aile fertlerinin evrensel sorunlarından biri olarak pek çok sahicilik taşıyor.
Bahsettiğimiz amaçlar doğrultusunda Evelyn'in Kyle'a, Ziggy'nin ise Lila'ya o kadar odaklanmış olduklarını görüyoruz ki, ailenin babası Roger'ın üniversiteden Yaşam Boyu Başarı Ödülü alma törenini bile unutmalarına çok da şaşıramaz hale geliyoruz. Aile fertleri arasındaki bağ kopukluğunun türlü versiyonlarıyla karşılaşmış olabileceğimiz ve bu bağsızlığı kanıksamaya başladığımız şu son dönemlerde herkesin kendi güvenli alanına çekilip orada kendi iç huzurlarıyla yaşama alışkanlıkları edinme eğiliminde olduğunu söyleyebiliriz. Başkalarına, hatta bazen kendi aile fertlerimize bile tahammülsüzüz. Kendimizi bildik bileli kuşak çatışması dediğimiz şeyi günümüzde Z Kuşağı ve "boomer"ların birbirlerine olan tahammülsüzlüğü şeklinde ifade ediyoruz. Sosyal medya aygıtları sayesinde artan takipçi sayıları, beğeniler, kazanılan paralar gençlerin kendilerini tıpkı Ziggy gibi kaf dağının tepesinde görmelerine yol açıyor. Bu ilüzyon, onların kendilerini geliştirmelerinin, bir şeyler okuyup öğrenmelerinin, politik, sosyal ve dünyevi duyarlılık edinmelerinin önünde çok sağlam bir duvar örüyor. Ama Kyle ve Lila gibi zeki, duyarlı, başkalarına yaranmaktansa kendi kimliğini oturtma peşindeki gençlerin varlığı ümit verse de çoğunluğun durumu hiç iyi değil.
Eisenberg, Ziggy gibi bir örnekle müzik benzeri bir uğraşın da ifade biçimi olabileceğini, ne var ki müzik, spor, oyunculuk vs. gibi uğraşlar üzerinden kariyer oluşturmaya çalışan gençlerin her halükarda kendilerini okuyup, öğrenip yorumlayabilecek şekilde geliştirerek belli bir dünya görüşleri olması gerektiğini savunuyor. Bunları Evelyn özelinde belki de didaktik kaçabilecek biçimde ifade ederek, onun bu eğitimli anne didaktikliğinin sırıtmamasını da sağlıyor. Eisenberg tam olarak işlevsiz aile demek istemiyor belki ama ebeveynler için çocuklar büyüdükçe hiçbir şeyin eskisi gibi olmamasından, bu çocukların onların arzuladığı gibi bir evlada dönüşmemelerinden ötürü duydukları hayal kırıklığıyla doğal akış gereği ailenin işlevsizleşebileceği ihtimalini masaya koyuyor. İletişimsizliğin önemini vurgulamaya doyamıyor. Babası Roger'ın okuduğu intihar makalesi üzerine sofrada Ziggy'ye "mutlu musun" sorusuna verdiği içten cevap veya Evelyn'in çalıştığı binada sekreter olan kızla asansör beklerken yaptığı kısa sohbet sonrasında kızın "beni kovacak mısınız" endişesi, bu iletişimsizlik belasının sadece aile içinde değil, her ortamda ve farklı türlerde insanları etkilediğinin hoş örnekleri. Prömiyerini Sundance Film Festivali’nde yaptıktan sonra Cannes’da Eleştirmenlerin Haftası bölümünde gösterilen When You Finish Saving The World, özellikle Julianne Moore'un güçlü performansıyla taçlanan, belki de yeni bir Noah Baumbach olarak Jesse Eisenberg'i müjdeleyen bir film.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder