18 Ocak 2018 Perşembe

The Villainess (2017)


Yönetmen: Jung Byung-gil
Oyuncular: Kim Ok-bin, Shin Ha-kyun, Sung Joon, Kim Seo-hyung, Lee Seung-joo, Jo Eun-ji
Senaryo: Jung Byung-gil, Jung Byeong-sik
Müzik: Koo Ja wan

The Villainess, Jung Byung-gil'in senaryosunu Jung Byeong-sik ile yazdığı, kendisinin yönettiği Güney Kore usülü sıkı bir aksiyon dram. 7-8 dakikalık olağanüstü bir giriş yapan film, FPS oyunlarını anımsatan, kesintisiz çekim havası verilmiş aksiyonuyla baş karakterin gözünden seyirciye onlarca mafya fedaisini harcama imkanı tanıyor. Baş karakter ise, orada ne işi olduğunu, bu adamları neden kalbura çevirdiğini bilmediğimiz Sook-hee. Uzun süre bize sadece Sook-hee'nin sadece ellerini gösteren, bir sahne sonra beklenmedik biçimde tamamını gördüğümüz, ama kamera hamlelerini de ona göre aktive eden bu müthiş bölüm sonrası taş taş üstünde bırakmayan bu kadın, dışarı çıktığında polis tarafından yakalanarak devlete ait gizli bir suikastçi yetiştirme tesisine kapatılır. Bu arada kimliği ve estetik ameliyat edilip yüzü değiştirilen eski mafya tetikçisi Sook-he'nin hamile olduğunu öğreniyoruz. Çocuğu doğup belli bir yaşa gelince onu yeni kimliğiyle normal hayata gönderen teşkilat, arada sırada ona gizli suikast görevleri verir. Bu teşkilatın bir çalışanı olan ve başından beri Sook-hee'den hoşlanan Hyeon-soo, Sook-hee'nin yan komşusu olarak yerleştirilir. Aldığı bir görev sırasında geçmişine dair önemli bir yüzleşme yaşayan Sook-hee, hem geçmişi, hem de gizli devlet görevlisi olarak ikilemde kalır.

Uzakdoğu aksiyonlarının ortak noktalarından biri, konu olarak fazla komplike olmaması, genelde intikam veya güç dengeleri üzerine basit konumlar belirlemesi, asıl yenilik arayışlarını aksiyon sekanslarında belli etmesi denebilir. The Villainess'te de görülen bu durum, benzer filmlerden bir miktar ayrı konumlanmak isteyen Jung Byung-gil'in farklı tercihlere yönelmesini sağlamış. Küçük yaşta babası gözlerinin önünde öldürülen, sonrasında çete lideri Joong-sang tarafından eğitilerek bir ölüm makinesine dönüştürülen, aşık olduğu Joong-sang'ı bir mafya hesaplaşmasında kaybeden, onu öldüren çeteyi de tekrar tekrar izlenesi açılış sekansında çökerten Sook-hee'nin merkezindeki hikaye, aralardaki romantik ve dramatik bağlantıları saymazsak Byung-gil'in birbirinden yaratıcı fikirleriyle dolu bir aksiyona dönüşüyor. Açılış bölümü yanında, motosiklet üzerindeki kılıçlı kavga, Sook-hee'nin otobüsü takip ettiği ve otobüs içindeki aksiyon sahneleri, onlarca ilginç tasarım barındırıyor. Baş döndüren Byung-gil kamerası bazen sanki karakterlerin kafalarına, bazen bir kılıcın ucuna, bazen ortamdaki bir sineğe monte edilmişçesine yerinde duramayıp acayip işler yapıyor. Hatta kimi zaman Brian De Palma'nın hiperaktif versiyonunu izliyormuş hissine kapılabiliyoruz.

Her ne kadar bu aksiyon sekanslarının bitmesini istemesek de filmin dramatik bir sorumluluğu da var. Sook-hee sadece bir aksiyon kahramanı olsaydı film bir süre sonra kabak tadı verebilirdi. Kızıyla birlikte yeni bir hayata başladığı bölümden itibaren temposu düşen, adeta başka bir filme dönüşen The Villaines, bu anlarda melodram klişelerine başvurmadan edemiyor. Ama Byung-gil filmin kurgusuyla oynayarak, zamanlaması iyi geri dönüşlerle hem filmin ağırlaşmasını önlemek, hem de Sook-hee'nin üzerindeki gizemi yavaş yavaş azaltmak iyi niyeti taşıyor. Düz bir anlatıma tercih edilen bu serbestlik çoğunlukla bu amacına ulaşıyor. Sook-hee'nin babasının öldürüldüğü güne, eşi Joong-sang'ın öldürüldüğü geceye -ki devamında aynı gece açılış sekansındaki aksiyon yaşanmıştı-, daha da öncesinde Joong-sang ile yaşadığı bazı anlara geri dönüşler yapan film, biraz dağınık bir görüntü vermesine karşın fazla aksamıyor. Düğün günü aldığı suikast görevi sırasındaki kırılma anı, Sook-hee'nin hem görev aldığı gizli servisle, hem de hedefindeki mafya ile mücadele etmek durumunda kalmasına sebep oluyor. Babasının intikamı da bu ikileme dahil olarak paketleniyor. Doyurucu aksiyon, sahip olduğu yaratıcı fikirler sayesinde bir süre sonra mantık hatalarının fazla kafaya takılmayıp bu fikirlerin hayata geçiriliş biçimleriyle daha fazla ilgilenmemizi sağlıyor. Kim Ok-bin'in her iki kanada da hakim başarılı oyunu sayesinde bu aksiyon sahnelerinin mekanikliği sağaltılabiliyor. John Wick gibi devamı müsait olan (tadında bırakılsa daha iyi tabii) The Villaines, stilize aksiyonlardan hoşlananların kaçırmaması gereken filmlerden.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder