8 Eylül 2013 Pazar

Big Nothing (2006)


Yönetmen: Jean-Baptiste Andrea
Oyuncular: David Schwimmer, Simon Pegg, Alice Eve, Natascha McElhone, Jon Polito, Mimi Rogers, Billy Asher Rosenfeld, Olivia Peterson
Senaryo: Jean-Baptiste Andrea, Billy Asher Rosenfeld
Müzik: Alan Anton

Fransız Jean-Baptiste Andrea’nın 2003’te yazıp yönettiği ilk filmi Dead End, bağımsız kara komedilere meraklı bir kesimin büyük ilgisini çekmişti. Özellikle fantastik filmlere kucak açan çeşitli festivallerden de ödüller kazanmıştı. Üç yıl sonra Billy Asher Rosenfeld ile birlikte senaryosunu yazdığı Big Nothing’i çeken Andrea, Dead End’deki içine girilmesi kolay olmayan karanlık / komik atmosferini biraz daha popülere yaklaştırarak çok akıcı bir suç kara komedisine adını yazdırıyor. Evli ve bir kız çocuğu babası üniversite öğretmeni Charlie’nin hafıza problemi nedeniyle okuldaki görevinden uzaklaştırılınca çaresizce başvurduğu çağrı merkezinde tanıştığı Gus ile yavaş yavaş büyüyen bir şantaja alet olmasından çıkış alan Big Nothing, fırlama garson Josie’nin de aralarına katılmasıyla zıvanadan çıkan bir soygun hikayesine dönüşüyor. Charlie’nin eşinin de yaşadıkları kasabanın şerifi olduğunu söylersek ortalığın nasıl karışabileceğini tahmin edebilirsiniz.

Kasabadaki internet şirketinin destek hattında çalışan üçkağıtçı Gus’ın porno sitelere giriş yapan bir rahibe şantaj yapmak için yaptığı plana, ailesinin geçimini sağlama konusunda sıkıntıları olan saf ve doğrucu Charlie’yi dahil etmesi zor olmuyor. Bir o kadar üçkağıtçı olan Josie’nin bu planı revize etmesiyle hem heyecan, hem de talep edilen 100 bin dolar katlanıyor. Basit gibi görünen planın beklenmedik aksiliklerle çığrından çıkması, işin içinde aslında 2 milyon doların yatıyor oluşu, sakarlıklar, beceriksizlikler, cinayetler, filmi hem içinden çıkılması güç ve aynı ölçüde komik bir girdabın içine sokuyor. Özellikle çekildiği 2006 ve civarı yıllarda hayli popüler olan bu tip suç komedilerinin en delişmen örneklerinden biri olan Big Nothing, adım adım yükselttiği temposunu sert sahnelere kattığı mizahla birlikte başarıyla götürüyor.


Karakterler arasında plan öncesinde, sırasında ve ellerine yüzlerine bulaşan sonrasında yaşanan diyalogların yarattığı vodvil havası, filmin seyir zevkini arttırıyor. Nasıl çözüleceği merak edilen düğümleri çözerken başvurulan yöntemler, tesadüfler, telaşla alınan komik kararlar, kahramanlarımızın yoluna çıkan Bayan Smalls, şerif yardımcısı Garman ve FBI ajanı Hymes gibi karakterler, kasabayı tehdit eden Oregon Mezarcısı ve Wyoming Dulu olarak isimlendirilmiş seri katiller ortalığı daha da ısıtıyor. Öte yandan beyin kabuğunda oluşan bir sinir sistemi bozukluğu sonucu iki yıl içinde tamamen boşalacak hafızası yavaş yavaş kaybolmakta olan Charlie’nin, hafızasını canlı tutmak için ezberindeki bazı istatistikler de senaryoya renk katıyor. Film içinde gerekli gördüğü anlarda Charlie’nin verdiği bazı bilgiler de şu şekilde:

* Her yıl, 65,000 şeker hastasında retina bozulması gözlemleniyor.
* Bir insan yılda ortalama 1140 telefon görüşmesi yapar.
* 35 ve 50 yaşlar arasında ortalama bir Amerikan çiftinin birikimi 15,256 dolardır.
* Işık hızıyla yolculuk etseniz bile en yakın yıldıza ancak 1460 günde ulaşabilirsiniz.
* Teorik olarak ancak ışıktan hızlı gidilirse zamanda geri gidilir.
* Rafine edilmemiş soğuk katranın akmazlığı 250,000 derecedir.
* Federal ajanların yüzde 89,9'u bir yalan makinesine yakalanmaz.

David Schwimmer, Simon Pegg ve Alice Eve oyunculuk yönünden filmi kapıp götürüyorlar. O kadar hengame arasında Charlie’nin suça eğilimli olmayan yapısını dramatize etmede Schwimmer’ın, yalanlarıyla herkesi tavlayabilecekmiş gibi duran Gus’ın saflıkla tekinsizlik arasında gidip gelen ruh halini yansıtan Simon Pegg’in, bir planı kısa sürede baştan aşağı değiştirebilen Josie’nin çenebaz kurnazlığına hakim Alice Eve’in çok iyi bir üçlü oluşturduğu görülüyor. Bu sayede suça ve suçluya olan yakınlaşmamızı cezalandırmak isteyen çözümlemeler, “insanı zengin yapan para değildir” şeklinde bir şeyleri toparlamaya çalışmalar, filmin herkesi memnun etmeyebilecek finaline sirayet ediyor. “Ne ekersen onu biçersin”, “su testisi su yolunda kırılır” gibi daha da uzatıp sıkıcı hale getirebileceğimiz bu sızmaların karşısına “dinsizin hakkından imansız gelir” demeyi de ekleyerek genele yayılan edepsiz tavrına hepten sırtını dönmemesi de filmin kötücül yanına sempati duyanları küstürmüyor denebilir. 2006’daki Big Nothing’den sonra uzun bir sessizliğe gömülen Jean-Baptiste Andrea’nın 2013 içinde Brotherhood Of Tears adlı Belçika / Fransa / Lüksemburg ortak yapımı bir gerilimle geri dönmeye hazırlandığını da ekleyelim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder