20 Mart 2009 Cuma

Thank You For Smoking (2005)


Yönetmen: Jason Reitman
Oyuncular: Aaron Eckhart, Maria Bello, William H. Macy, Cameron Bright, David Koechner, Robert Duvall, J.K. Simmons, Katie Holmes, Rob Lowe, Sam Elliott, Adam Brody, Kim Dickens, Todd Louiso
Senaryo: Jason Reitman, Christopher Buckley
Müzik: Rolfe Kent

Sigara sağlığa zararlıdır. Bu hiç kimsenin reddedemeyeceği bir gerçek. Ama bunun acayip şekillerde dillendirilip başımıza kakılması da öyle. Sigaranın zararlı olduğu gerçeğinin insanlara aktarılma gayreti son derece olumlu bir çaba iken, bunu aktarma yöntemlerinin etkisizliği, yaratıcılıktan yoksunluğu, hatta komikliği aynı derecede olumlu olmayabiliyor. Ters yönde esen bir rüzgara bile dönüşme ihtimali var. Sigaranın zararlarını kurukafalarla, kararmış akciğerlerle, veresiye satan-peşin satan benzeri içen-içmeyen imgeleriyle vurgulamak, ilkokul çocukları için etkili olabilir (mi o da günümüz şartlarında tartışmaya açık). Yetişkinler için daha ikna edici yollar bulmak lazım. Geceyi sabaha bağlayan saatlerde amatör ötesi sigara karşıtı programlar yayınlayarak, afiş hazırlamaktan başka işi olmayan sigarayla savaş dernekleri kurarak, günde 39 paket sigara içtikten sonra zaten kaybetmek zorunda olduğu kolunu bacağını yitirmiş insanları ekrana çıkarıp bilinçsizce ucuz duygu sömürüsü yaparak sigarayla savaşanlar için bu, son derece donanımsız bir savaş.


Ne yani, Ubeyd Korbey mi bana sigarayı bıraktıracak? Ya da medyatik olmak için orasını burasını açamayacağının bilincinde olan ve kendine göre meşhur olma “kural”ları belirleyen, onun bunun sahnede-ekranda içtiği içkinin sigaranın çetelesini tutarak rekorlar kitabına girmeyi hak eden profesörler mi bizi sigaraya düşman edecek? Bu adamlar yüzünden sigaraya başlayanlar bile vardır belki! Hudson Hawk filminde Danny Aiello’nun bir sözü aklıma geldi: Sigara içilmez yazısını görene kadar sigaradan nefret ettim.. Erkin Koray kompartımanda oturmuş sigarasını içiyordu. Bunu gören kondüktör içeri girip “beyefendi, görüyorsunuz burada sigara içilmeyeceğine dair bir yazı var.” dedi. Koray cevap verdi: Okudum, sigara içmek yasaktır yazıyor. Ama yanında da bilmem ne korselerini giyin yazıyor. Korse mi giyelim yani?

Sadece sigarada değil, pek çok alandaki özgür irademizi başkalarının ellerine teslim etmekten ne kadar zevk alıyoruz. Üstelik teslim ettiğimiz eller de ortada. Sigaranın zararları ile ilgili reklam kampanyaları yapılacak, dernekler kurulacak, programlar çekilecekse neden şu irade meselesini kaşımazlar ki? Yapabiliyorlarsa o yönde ince mizah ve kalın ciddiyet arasında bir çizgi çizsinler. Kimse bana “sigara içtiğiniz için size acıyorum, çünkü gebereceksiniz” demesin. Slogan üreteyim derken solucanlaşan bu zihniyet, bu savaşı nasıl kazanacak? Dernek kurmak her şeyi çözer mi? Sigara içenler onlara “neden Sigara İçenlere Karışmayanlar Derneği kurulmuyor” diye soruyor mu? Zararlı olduğunu zaten bildiklerinden bu girişim saçma olurdu. Hem bir sürü sorun çıkardı. Bu dernek ne iş yapacak, ismi nasıl kısaltılacak (ve telaffuz edilirken ne tür sıkıntılar yaşanacak), ana babalar sigara içen çocuklarına da mı karışmayacak vs. vs... Hal böyle olunca, atamayana atarlar misali haklı çıkma durumları yaşanıyor. Tex Williams’ın Smoke, Smoke, Smoke isimli gırgır country şarkısıyla açılan 2005 yapımı Thank You For Smoking, bu durumlardan biri.

Big Tobacco sigara şirketinin sözcüsü, sigara tiryakileri ve üreticilerinin haklarını savunan, işi “konuşmak” olan lobici Nick Naylor’un amacı, her platformda sigarayı mazur göstermektir. Son derece zeki bir tartışmacı olan Naylor, görevini sigaranın zararlı olduğunun bilincinde bir tavırla yapıyor. Reddettiği yok. Ancak o denli usta bir tarzı var ki, hayran olmamak güç. Sigara odaklı bir film olmasına rağmen içinde farklı meselelere yönelik müthiş toplumsal hicivler barındıran filmin özellikle Naylor’un işi gereği münazara teknikleriyle ilgili söyledikleri feci şekilde ikna edici. Zaten savunduğunuz ne olursa olsun, bu tekniklere ihtiyaç duyarsınız. Filmde sigara gibi dişli bir mevzunun bu yöntemler karşısında darbe üstüne darbe alışına şahit olmak mümkün. Doğrucu Davut, Ahlakçı Hüseyin misali filmlerden farklı olarak Thank You For Smoking’in duruş biçimi kafaları karıştırabilir. Ama madalyonun diğer yanına, aynanın öteki yüzüne, perde arkasına, yatağın altına bakan filmler çoğu insanı daha bir cezbeder. Ama öteki tarafına baktığınız şey sigara gibi kötü alışkanlıklardan biri olunca işin içine cüret ve cesaret de giriyor.


Maalesef bir “smoker” olarak elbette temkinli izledim. Zira film bana sanki objektif olmamı engelleyebilecek tuzaklar kurmuştu. Ama filmi beğenmemin sebebi tam olarak filmin benim tarafımda oluşu değildi. Sigara ile ilgili bahsedilmesi gereken önemli başlıklar, Christopher Buckley’nin aynı adlı kitabından uyarlanan güçlü ve kurnaz senaryonun cümlelerinden, tasvir ve örneklendirmelerinden nasibini alıyor. Mesela olayın kanser boyutu ile ilgili Nick Naylor’un fikirleri, daha filmin ilk başındaki TV programında kansere yakalanmış çocuk için söylediği "madalyonundiğeryüzü" ifadelerle rengini belli etmekte. Sam Elliot’un canlandırdığı yine kansere yakalanmış sigara reklamlarının vazgeçilmez oyuncusu Lorne Lutch’ın, büyük şirketlerin maşa olarak kullandığı Nick aracılığıyla ikna ediliş öyküsü filmin hızlı kurgusuna cuk oturtulmuş örnekler. Bitmedi! Nick’in beraber takıldığı Polly Bailey (Maria Bello) ve Bobby Jay Bliss (David Koechner) isimli iki arkadaşı ve onların mesleki pozisyonları yüzünden alkol ve silah meselelerini de pas geçmek istememiş bir yüzü de var. Bailey ve Bliss, aynı Nick’in üstlendiği sigara misyonu gibi biri silah, biri de alkol üzerine ihtisas yapıyorlar ve ilgili kuruluşlarda aktif rollerdeler. Hatta dileğim, bu filmle beraber Bailey ve Bliss ile ilgili iki film daha çekilsin, nefis bir üçlememiz olsun.

Nick, özellikle oğlu Joey ile yaptığı sohbetlerde de yıldızlaşıyor. Joey’in “Amerikan hükümeti neden dünyanın en iyi hükümetidir?” konulu ödevine Nick’in yaptığı yorum ve tartışma incelikleri hakkında oğluna verdiği öğütlerde kullandığı vanilyalı ve çikolatalı dondurma örnekleri muhteşem. Hatta bu son örnek, hükümetlerin, medyanın, tüketici avcısı şirketlerin stratejileri üzerine harika bir gönderme olmuş. Bir de retro insan Rob Lowe’un canlandırdığı Hollywood üzerinde çok etkin bir konuma sahip süper zengin Jeff Megall karakteri var. Nick’in görevlerinden biri de, yeni sigara tüketicileri kazanmak için genç kesimi etkilemek amacıyla bir Hollywood projesi üzerinde Jeff’i ikna etmek. Filmin bu bakışından da, daha geniş açılımlara yol açacak bir tünele girmemek elde değil.

Sigaraya nasıl başlanır? Kendi kendine biraz zor sanki. Etraftan bir iteleme olmadığı müddetçe sigaranın eksikliği pek hissedilmez diye düşünüyorum. “Özenti” sihirli kelimesi bağımlılıkların boynuna asılmış koca bir tabeladır adeta. Peki kime özendik? Belli bir kuşak (mesela 80'ler ve 90'lar) teknolojik gelişmelerden, medyatik kuşatmadan henüz muzdarip değildi ve harçlık rayiçlerinin düşüklüğünden ötürü fazla meşguliyet edinemiyordu. Arkadaşların rolü günümüzden çok daha fazlaydı. Tanıdığım içicilerin çoğu, annesi babası içiyor diye sigara içmezdi. Zaten birçok ergen için ergenlik demek, anne babanın teoride ve pratikte örnek alınmayacak bireyler olduğunu, arkadaş çevresinin sığınılacak ve keşfedilecek güzel bir liman olduğunu düşünmeye başlamak demekti.


Bir ikinci ve trajik sebep de şu: Sırf ünlü biri sigara içiyor diye hayranlarının da sigaraya başlaması düşüncesi garip bir şey. “Sanatçı örnek olmalı” konusu fena halde sıkıcı. O adamın / kadının topluma örnek olmak gibi bir misyonu yok, olmamalı da. Bir çocuk X şarkıcı, Y oyuncu sigara içiyor diye sigaraya başlıyorsa burada kişilik yönünden ciddi bir sakatlık var. Suçluyu başka yerde aramak gerekli sanki. Sigara içen ünlü kişilerin verdiği pozları çok havalı bulduğumu itiraf edeyim. O resimlerde farklı bir estetik yön var. Popüler idollerin sigara içerek, sigaralı pozlar vererek yeni yetmeleri özendirmek istemesi söz konusu olabilir mi? Bir sigara firmasıyla anlaşmaları veya sigara şirketlerinde hisseleri varsa başka tabii. Onlar bunu havalı durmak için yapıyorlar veya gerçekten tiryakiler.

Sigara ile savaş, yerleşik imajları değiştirerek, insanları her yerde bulunan bir şeyden abuk sabuk yöntemlerle korumaya çalışarak, sigaradan geçimini sağlayan milyonları yok sayarak, onları ikinci sınıf yerine koyarak, hatta hayvanların ağzına sigara tutuşturacak kadar zavallı reklamlarla yapılıyor. Red Kit’in ağzına ot tıkamakla ne kazanıldı? Ekranda sigara içenlerin ellerini kare kare göstererek ne kazanıldı ise o! Dünyada bir sürü çürümüşlüğe gösterilemeyen hassasiyet, hergün mutfağımıza veya boğazımıza giren bir sürü besinden daha fazla zararlı olmayan sigaraya gösteriliyor. O hassasiyet gösterilsin elbette. Çünkü sigara sağlığa zararlıdır. Ama çifte standart da öyle. Thank You For Smoking tüm bunları ve daha fazlasını düşündüren bana göre önemli bir film. Çifte standartı çift taraflı görebildiği için.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder