27 Eylül 2022 Salı

Sommer vorm Balkon (2005)


Yönetmen: Andreas Dresen
Oyuncular: Inka Freidrich, Nadja Uhl, Andreas Schmidt, Stephanie Schönfeld, Christel Peters, Vincent Redetzki
Senaryo: Wolfgang Kohlhaase
Müzik: Pascal Comelade

Katrin
, oğlu Max ile birlikte yaşayan boşanmış bir kadındır. Resim yapıp satarak ve iş başvurularında bulunarak zor bir hayat sürdürmektedir. Nike ise bir sosyal yardım kurumuna bağlı olarak, yaşlı insanların bakımıyla geçimini sağlamaktadır. Aynı apartmanda yaşamakta olan bu iki kadının aralarında çok güçlü bir dostluk vardır. Akşamları Nike’nin balkonunda içip sohbet ederek, arada bir de evin karşısındaki nöbetçi eczaneyi telefonla işleterek vakit geçirmektedirler. Bir gün Katrin yolda bir kamyon tarafından ezilmekten kurtulur. Nike ise kamyon şoförü Ronald’dan hoşlanmış, onu elde etmeyi kafasına koymuştur. Bu iki kadının hayatla olan mücadeleleri sırasında karşılaştıkları sevinçler, hüzünler ve sürprizler onları daha da olgunlaştıracaktır.
 
Yönetimi, senaryosu ve özellikle de iki başrol oyuncusu Inka Freidrich ve Nadja Uhl ile çeşitli saygın festivallerden ödüllerle dönen 2005 Alman yapımı Sommer vorm Balkon, 2002’de Halbe Treppe ve özellikle yine 2005’de çekilmiş olan Willenbrock ile büyük başarı elde etmiş Andreas Dresen tarafından yönetilmiş çok hoş bir dram. Dresen’in genelde çeşitli insan portlerini ve bu çeşitliliğin birbirleriyle olan çelişkilerle dolu ilişkilerini dramatik bir hikayeyle sunduğu yöntemini Sommer vorm Balkon’da da görmek mümkün. Katrin ve Nike gibi iki hayatın içinden karakterle yola çıkan filmin, iki farklı öykü oluşturma çabasını izliyoruz. Karakterlerin maddi sıkıntılarının getirdiği mecburiyetlerini gördükçe, Almanya gibi büyük bir gücün içinde bile yaşanması olası zorlukların evrenselliği fikri hiç de yabancı gelmiyor.

Fakat karakterlerin yaşadığı sıkıntılar, sersefil bir tablodan ziyade, hali vakti yerinde bir sefillik şeklinde sunuluyor. Balkonlu, güzel ve ferah evler (Nike’nin evi öyle en azından) ortalama bir yaşamı sürdürebilecek ölçüde kazanılan paralar, arandığında kapının önüne gelen ambulans, işsiz bir insana sunulan düzenli psikolojik tedavi, sıkça dalınan gece hayatı ve cinsel özgürlük.. Sefalet kavramı, sadece karakterlerin yaşadığı mesleki ve kişisel sorunların getirdiği istikrarsızlıklarla kendini ifade ediyor.


Katrin ve Nike’nin birbirine kimi yönlerden benzeyen öykülerinde tutulan anlatım yolunun getirdiği paralellikler bazen aksayabiliyor. Nike’de daha sağlam ve belirgin bir anlatım izlenirken, Katrin’in sıkıntılarının bölük pörçük duruşunda sezilen anlatım düzensizliği senarist Wolfgang Kohlhaase’nin kasti seçimi midir bilinmez. Gerçi bu durum, kocasından boşanma sebebini bilmememiz dışındaki bunalımlarını anlamamızı etkilemiyor. Zamanında yalnızlığı seçmiş Nike ile, belki de istemeden yalnız kalmış Katrin’in bu durumlarına son verme sırasında yaşadıkları acemilikler diyebileceğimiz davranışları, güçlü kalmaya çabalayan yalnız metropol kadınının global sakarlığı olarak sunulmuş. Kötü niyet barındırmayan, gayet insani bu arayışların Katrin’de olduğu gibi hüsranla sonuçlanması ve Nike’nin karikatür gibi bir kamyon şöförüyle ilişkiye girip, maneviyatının kapılarını kahramanı ilan ettiği bu adama açması da benzer liman arayışlarının bir sonucu. Katrin’in hayatında belli bir erkek olmamasından ötürü onun zayıflıkları üzerine yapacağımız yorumlarla, hayatına Ronald gibi bir yalnızlık tıpasının girip onu sömürmesine izin veren Nike’nin handikapları üzerine yapacağımız yorumlar birbirinden çok da ayrı durmuyor.

Nike’nin erkek arkadaşı, bize Nike hakkında karakter tahlili imkanı veriyor. Bir diğer yan hikayede Katrin’in ergenliğe yeni yeni adım atmakta olan oğlu Max ise, Katrin hakkında fikir vermektense, Max’in çok hoşlandığı, sigara karşıtı güzel yaşıtı Charly’den yola çıkarak güzel bir ter köşe yapıyor. Onun uğruna koşu yapmaya başlayan, annesinden pahalı bir ayakkabı isteyen Max, Charly’nin kendisinden hoşlandığını sanıp aslında Rico diye sigara içen bir başka çocuktan hoşlandığını anladığında bile ümidini yitirmiyor. Ama Charly’yi Rico ile gördüğü bir an var ki, o zaman yıkılıp “aşk koması”na giren küçük Max, annesi ve Nike ile aynı kaderi paylaşıyor.


Mülakatlarda başarılı olabilmek için kursa giden, yalnızlığı yüzünden alkol komasına giren Katrin; para kazanmak için yaşlı insanların altını bile değiştiren, onların kahrını çeken ve bundan fazla şikayetçi olmayan, aynı şekilde hayatına alelacele soktuğu bir adama da o yaşlı insanlara sunduğu fedakarlıklarından sunan Nike; ve son olarak Max gibi çalışkan, zeki ve kendisine değer veren bir çocuk yerine Rico gibi potansiyel Ronald’a gönül veren Charly. 39.5 yaşındaki Katrin, muhtemelen ondan birkaç yaş küçük Nike ve 12-13 yaşlarındaki Charly.

İki erkek figürün fonunda çok çarpıcı kadın tasvirleri izlediğimiz film, oyunculuk olarak Inka Freidrich ve Nadja Uhl’un sürüklediği Sommer vorm Balkon, iki karakterin hikayesinin paralel gidişlerinde kimi zaman yaşadığı sapmalara rağmen, farklı yorumlara zemin oluşturabilecek bir dram anlayışına sahip. Sulu sepken bir romantizm yerine duygu sömürüsünden itinayla kaçınmaya çalışan ölçülü bir tavıra daha yakın durmakta. Adı geçen ödüllü filmlerinde de oyuncu yönetiminde çok başarılı olan, güzel kareler yakalamayı iyi beceren Andreas Dresen, burada da benzer özelliklerini sergileyerek zevkli ve sürükleyici bir filme imza atıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder