Yönetmen: Shiori Itô
2024 yapımı Black Box Diaries, Japon gazeteci ve belgeselci Shiori Itō’nun kişisel hikâyesine dayanan, kendisinin yönettiği sarsıcı ve cesur bir belgesel. Itō, 2015 yılında tecavüze uğradığını iddia ettiği gazeteci Noriyuki Yamaguchi'ye karşı verdiği hukuk mücadelesini belgeleyerek hem kişisel hem de toplumsal bir tabuyu kırıyor. Belgeselin adı, tecavüz olayından sonra delil olarak kullanılan ve olayın kayıtlarını tutan bir iç çamaşırındaki ses kayıt cihazına (Itō’nun tabiriyle “kara kutu”) gönderme yapıyor. Bu “kara kutu”, hem Itō’nun hafızasını hem de toplumun bastırdığı gerçekleri simgeliyor. Itō üzerinden cinsel şiddet mağdurlarının adalet arayışını ve toplumdaki sessizliği gözler önüne seren yapım, hem Japonya’da hem uluslararası alanda büyük yankı uyandırdı. Itō, kendi tecavüz vakasını ve ardından gelen adli süreci tüm açıklığıyla kameralara taşırken, izleyiciye sadece bir mağdurun değil, aynı zamanda toplumsal, hukuki, siyasi baskılara karşı direnen bir kadının hikâyesini sunuyor. Kendini numune alarak Japonya’daki cinsiyet eşitsizliğini, ataerkil adalet sistemini, politik açıdan arkası sağlam olanların kollanmasını ve medyanın sessizliğini sorgularken, tüm bunların Japonya'ya özgü olmadığını, evrenselliklerini de seyircinin algılarına emanet ediyor.
Belgeselin en güçlü yönlerinden biri, samimi ve doğrudan anlatımı. Itō’nun kamerası çoğu zaman bizimle direkt konuşuyormuşçasına yakın. Bu yakınlık, izleyiciyle kurulan empati bağını kuvvetlendiriyor. Ancak yine bu yakınlık, belgeselin duygusal yükünü zaman zaman ağırlaştırıp seyirciyi savunmasız bırakıyor, onu tanıklığa zorluyor. Benzer olaylar yaşamış olanlar için tetikleyici etkisi fazla denebilir. Itō, bir mağdur olarak bu pozisyonunu hep yanında tuttuğu gibi, aynı zamanda anlatıcı, soruşturmacı ve yönetmen olarak da hikâyesini şekillendiriyor. Bilgisayar kamerasına içini döküp ağladığı kadar, mahkeme salonlarından evinin köşelerine, katıldığı sivil toplum örgütleri toplantılarından, gizli kamera çekimlerine, arşiv görüntülerinden ekrana el yazısıyla yansıtılan kişisel video günlüklerine uzanan geniş bir perspektif kullanıyor. Fakat bu çeşitlilik yer yer dağınık bir görüntü de vermiyor değil. Yoğun bir duygusal an sonrası başka bir sahnede bu anın etkisini birden azaltan başka bir içeriğin devreye girmesi istikrarsızlık yaratabiliyor. Lakin bu durum belgeselin doğal bir sonucu olarak görülebilir. Zira Black Box Diaries, kurgulanmış bir hikâye değil, hala kapanmamış bir yaranın muhasebesi gibi.
Genel olarak Black Box Diaries, çağımızın en çetin meselelerinden birine, cinsel şiddete ve mağdurların adalet arayışına dair cesur ve çarpıcı bir tanıklık sunuyor. Belgesel, kişisel olanın ne kadar politik, sessizliğin ise ne kadar gürültülü, tepkisizliğin ne kadar çözümsüz olabileceğini hatırlatıyor. Sadece bir belgesel de değil, bir direniş, bir adalet çağrısı ve bir farkındalık eylemi adeta. Shiori Itō sadece kendi hikâyesini anlatmakla kalmıyor, başkalarının da konuşabilmesi için bir kapı aralıyor. Onun için sarf ettiğimiz çeşitli sıfatların yanına "aktivist" kelimesini de eklememiz yerinde olacaktır bu yüzden. Hatta bulunduğu coğrafyanın siyasi ve kültürel katılığına ithafen onu bu cesaretini bir kamikaze pilotuna benzetmek bile mümkün. #metto hareketinin Japonya ayağındaki en önemli figür kendisi. Her ne kadar bazı gizli kamera görüntülerini kullanmasıyla etik anlamda eleştirilse ve bunda haklılık payı olsa da, buradaki nihai amaca ulaşma yolunda mübah olan bazı şeylerin yasadışı olması çok da önem arz etmiyor. Nihai amaç, Yamaguchi gibi avcılara hak ettikleri cezayı vererek onun benzerlerine korku salmak, daha çok suskun insanın Itō gibi konuşmalarını sağlamak.