Yönetmen: Hans Weingartner
Oyuncular: Mala Emde, Anton Spieker
Senaryo: Hans Weingartner, Silke Eggert
Müzik: Michael Regner
Her ikisi de farklı sebeplerden Atlantik kıyılarına doğru seyahat etmeyi planlayan üniversite öğrencileri Jule ve Jan, Berlin'den ayrılmak üzereyken tesadüfen tanışırlar. Jule'un 303 şasili eski Mercedes karavanına binen iki genç sohbet ederlerken ufak bir anlaşmazlık sonucu ayrılırlar. Gece tesadüfen hoş olmayan bir olay sonrası tekrar karşılaşan Jule ve Jan, birlikte seyahat etmeye karar verirler. Jule, Portekiz'deki erkek arkadaşının yanına, Jan ise sonradan öğrendiği biyolojik babasıyla tanışmak için İspanya'ya gitmektedir. Bu uzun yol boyunca felsefeden tarihe, evrimden dine, sosyolojiden biyolojiye, idealizmden kapitalizme, evlilikten aşka pekçok konu hakkında sohbet eden, tartışan, dünya görüşlerini paylaşan Jule ve Jan, bazı sırların da eşlik ettiği bu yolculukta kader birliği yaparlar. Hans Weingartner ve Silke Eggert'in senaryosunu yazdığı, Weingartner'ın yönettiği 303, beş ülkeden geçen bu yolculuğu seyirciye sanki içindeymiş gibi yaşatan 2 buçuk saatlik sıcak, hüzünlü, dramatik, eğlenceli bir deneyim. Almanya, Belçika, Fransa, İspanya ve Portekiz'i kapsayan bu mini Avrupa turu ve bu yolculukta iki gencin paylaştıkça artan dostlukları filmin sürekli hareket halindeki turistik temposu içinde ivme kazanıyor.
Yolculuk esnasında ele aldıkları konular hakkında ilginç bilgiler veren, örneklerle tezlerini destekleyen, karşı tarafa yaranmak adına inanmadıkları şeyler söylemeyip fikirlerini cesurca dile getiren Jule ve Jan'ın uzun diyalogları sıkıcı olmanın tam aksine filmi akıcı hale getirdiği gibi, doğaçlamaya uygun özgür rol alanları yaratıyor. Hatta yaratıcı dekorlarla tiyatro uyarlaması dahi yapılabilir. Bazen tenis maçı izler gibi karşılıklı, bazen de nereye varacağı merak edilen bireysel konuşmalar filme tanıdık bir ritim kazandırıyor. Bu tanışıklık, Richard Linklater'ın üç filmlik Before serisinden ya da iyi ellerden çıkma yol filmlerinde yolculuğun büyütüp geliştirdiği duygusal ilişkilerin işlendiği hikayelerden doğan bir tanışıklık. Zeki, kültürlü, cesur ve aynı zamanda kırılgan iki gencin gittikçe ne kadar birbirine benzediğini, ne kadar çok ortak yanları olduğunu bize en güzel biçimde bu yol anlatıyor. Yol filmleri için söylenen "gidilen yer mi, yoksa yolculuğun kendisi mi" ikilemini her iyi yol filmi gibi yolculuğun kendisi olarak cevaplandıran Weingartner, her iki karakter için gidilen yeri ikinci plana atmayı başarıyor. Öte yandan yolculuğun nasıl neticeleneceğine dair kısa fikir ve teorilerimizi de ara ara beslemeyi ihmal etmiyor.
Aslında bu tarifin aynısını bugüne dek izlediğimiz çoğu romantik yol filmi için yapabiliriz. Bu bağlamda karşımızda tipik bir "Before serisini veya her kilometrede aşka doğru yürüyen yol filmlerini seven bunu da sever" filmi var. Onu diğerlerinden bir nebze ayıran özellikleri varsa, bunları yolculuğun kendisinden, içinden geçilen, konaklanılan veya doğal güzellikleri önümüze serilen lokasyonlardan çıkarmaya çalışırız. Tabii yolculuğu paylaşan karakterlerin ne derece renkli ya da derin oluşlarından. Mala Emde (Jule) ve Anton Spieker (Jan), canlandırdıkları karakterleri sanki bizzat kendileriymiş gibi oynadıklarından, dakikalar ilerledikçe kendilerini seyirciye alıştırıp, her konuşmaları esnasında ve sonrasında kendi hanelerine sürekli yeni artılar ekliyorlar. Seyirci her ikisiyle cinsel özdeşlik kurabildiği gibi, karşı cinse dair empatilerini de pekiştirme fırsatı elde ediyor. Kendini kimi zaman Jule'un, kimi zaman Jan'ın yerine koyunca filmle kurulan interaktif bağın giderek güçlendiğini, tartışılan mevzulara kendi bakış açılarımızın aklımıza düşürüldüğü bir deneyim yaşıyoruz. Bir karavanla öğrenci işi küçük bir Avrupa turu yapmanın baş döndürücü lezzeti, iki gencin zihin açıcı sohbetleri, aynı zamanda birbirlerine karşı söze dökülmeyen duygularını okumaya çalışırken yaşadığımız tatlı telaş, 303'ü son zamanların en güzel yol filmlerinden biri yapmaya yetiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder