28 Mayıs 2013 Salı

Searching For Sugar Man (2012)


Yönetmen: Malik Bendjelloul
Müzik: Malik Bendjelloul, Sixto Rodriguez

60´ların sonunda prodüktör Mike Theodore tarafından Detroit´te köhne bir barda keşfedilen Rodriguez adındaki müzisyene yapımcılar kendi kuşağının en büyük sanatçılarından biri olacağına inandıkları için bir albüm kaydederler. Stüdyoda gerekli tüm altyapı ve araç-gerece sahip olmasına, arkasında kendisine büyük yatırımlar yapan büyük isimlere ve kaydedilen güzel şarkılara rağmen albüm hiç ses getirmez. Ardından ikincisi de gelir. Onun akıbeti de farklı olmaz. Rodriguez’i hiç kimse tanımamaktadır. Sahnede seyirciler önünde kendini ateşe verdiği ya da yine sahnede kafasına sıkıp intihar ettiği yönünde söylentiler çıkmıştır. Yaşayıp yaşamadığı, yaşıyorsa nerede yaşadığı, hatta en baştan kim olduğu bile belli değildir. Öte yandan işin çok ilginç bir başka yönü daha vardır. Amerika’da bazı yapımcılar dışında neredeyse kimsenin tanımadığı Rodriguez, Güney Afrika’da ise o dönemde Elvis’ten daha ünlü, The Rolling Stones’tan daha fazla albüm satmış efsanevi bir figürdür.

İşte Searching For Sugar Man, İsveçli genç yönetmen Malik Bendjelloul’un bu süper gizemli figürün izini sürdüğü, aralarında En İyi Belgesel Oscarı’nın da yer aldığı otuzdan fazla ödül kazanmış harikulade bir belgesel. Rodriguez’in ilk ortaya çıkışından itibaren onun etrafında yaratılan gizem halesinin itinayla korunduğu filmin usta kurgusu, henüz ilk filmini çeken Bendjelloul’un büyük bir başarısı. 70’lerin daha başında kendi şarkılarını yazıp söyleyen isimlerden neredeyse bir tek Bob Dylan’ın en çok tanındığı bir ortamda, türün tüm gereklerini yerine fazlasıyla getirmiş iki Rodriguez albümünün satmaması, yapımcı Mike Theodore’un bile anlamlandıramadığı bir şey iken film çok gerekli müdahalelerle aynı anda hem bu yeni müzisyenin gizemini koruyor, hem de o gizemin perde arkasına geçmeye uğraşıyor.

Rodriguez’in 1970’te çıkan ilk albümü Cold Fact’in yapımcıları Mike Theodore - Dennis Coffey ikilisinin ve 1971’de çıkan ikinci albüm Coming from Reality’nin yapımcısı Steve Rowland’ın müthiş betimlemeleri ve izlenimleriyle kafalarda şekillenmeye başlayan Rodriguez, hani bu iki albümdeki sesi ve kapaklarındaki resimleri olmasa gerçekten yaşadığından bile şüphe edilecek biçimde esrarlı bir havaya bürünüyor. Ama işin içine Rodriguez’in Amerika’dan daha meşhur olduğu, gerçek kıymetinin bilindiği Cape Town’da bir müzik mağazası sahibi olan Stephen 'Sugar' Segerman’in ve saygın müzik yazarlarından Craig Bartholomew Strydom’un girmesiyle işin çehresi değişmeye başlıyor. Rodriguez’in kısa süren bir rüya, sonu trajediyle biten bir kaybeden, sis perdesi ardındaki bir şehir efsanesinden öte gerçek bir kişi olduğunu kanıtlamaya çalışan bu iki adam sayesinde belgesel, hüzünlü ve gizemli içeriğine bir de dedektif hikayesi hüviyeti katıyor.


Rodriguez’in Amerika’da hayalet, Güney Afrika’da ise bir efsane oluşu bir müzikseverin Cold Fact albümünü Güney Afrika’ya getirmesiyle, daha sonra albümün elden ele, kulaktan kulağa gezip bir fenomene dönüşmesiyle gerçekleşiyor. Bu albüm belgeselde Güney Afrika’nın o dönem içinde bulunduğu kaos ortamıyla da ilişkilendiriliyor. Şarkı sözlerindeki isyankar ve döneme göre müstehcen sayılabilecek birtakım lirikler, özellikle ırkçılık ve sansürle boğuşan Güney Afrika halkının bastırılmaya çalışılan duygularına tercüman olduğu için kolayca sahipleniliyor. Rodriguez, hiçbir promosyon, konser, reklam olmadan, sadece biri tarafından ülkeye sokulan ve korsan olarak çoğaltılan tek bir albümle Güney Afrikalı müzisyenleri, müzik eleştirmenlerini, müzikseverleri büyülüyor. Öyle ki Cape Town’da hemen herkes Rodriguez’den bahsederken sanki Bob Dylan’dan, Elvis Presley’den, Stevie Wonder’dan bahsedermiş gibi gözleri parlıyor.

Hakkında çıkan efsanevi ölüm senaryolarıyla gizemini kat kat arttıran bu adamın gerçek akıbetini araştırmaya, en azından albümünün satış gelirlerinden ne kadar kazandığını öğrenmeye çalışan Strydom, Mike Theodore’u aradığında hiç de beklemediği sürpriz bir cevap alıyor. Bu noktadan sonra belgesel bambaşka bir yöne giriyor ve artık anlatılmaz, izlenir, dinlenir dakikalar başlıyor. Bir büyük şarkıcı / bestecinin geç kalmış itibar teslimi en güzel şekilde, en olması gereken yerde yani Güney Afrika’da gerçekleşiyor. Bugüne dek eşi benzerine rastlanmamış tarihi bir konser tüm gerçekliği ve samimiyetiyle vücut buluyor. Bu olağanüstü hikaye ise şanına yakışır benzersiz bir belgeselle biz seyircilere ulaşıyor. İnsanların gözünün önündeki bazı değerlerin farkına bile varamadığı, ama dünyanın başka bir coğrafyasındaki başka insanların aynı değerlere gönülden sahip çıkmaları umudun şahlanışı gibi adeta. Dünyada iyi şarkılara sahip çıkacak birilerinin her zaman olacağına dair inancı güçlendiren Rodriguez gibi sanatçılara, onların farkına varmamızı sağlayan Searching For Sugar Man gibi filmlere hep ihtiyacımız olacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder