25 Mart 2023 Cumartesi

La terra dei figli (2021)

 
Yönetmen: Claudio Cupellini
Oyuncular: Leon de la Vallée, Paolo Pierobon, Maria Roveran, Fabrizio Ferracane, Valeria Golino, Valerio Mastandrea, Maurizio Donadoni, Franco Ravera
Senaryo: Gian Alfonso Pacinotti, Claudio Cupellini, Guido Iuculano, Filippo Gravino
Müzik: Francesco Motta

Gian Alfonso Pacinotti'nin grafik romanından Claudio Cupellini, Guido Iuculano ve Filippo Gravino'nun senaryosunu yazıp Claudio Cupellini'nin yönettiği İtalya/Fransa ortak yapımı La terra dei figli (The Land Of Sons), isimlerini bilmediğimiz bir baba ve 15-16 yaşlarındaki oğulun, yer yer "zehir" olarak adı geçen bir felaket sonrasında hayatta kalanlardan olduğunu anladığımız bir hikaye anlatıyor. Nehir üzerine inşa edilmiş köhne bir evde yaşayan baba oğul yiyecek sıkıntısı çekmekte. Baba, oğluna pek şefkatli davranmasa, hatta aşağılayıcı bir tutum içinde olsa da ona karşı korumacı olduğunu hissediyoruz. Yakınlarında yaşayan aksi ve tehlikeli Aringo'dan takas usulü yiyecek istekleri de sonuç vermeyince çocuk gizlice bu tehlikeli yaşlı adamın evinden balık çalıyor. Bunu öğrenen Aringo'nun son anda canlarını bağışlamasıyla ölmekten kurtulan baba, hırsızlık yapan oğluna tokadı yapıştırıyor. Aynı gece baba, her gece yazdığı günlüğünün başında ölünce yalnız kalan çocuk, Aringo'yu dostça olmayan biçimde ziyaret ettikten sonra okuma yazması olmadığı için içinde neler yazdığını merak ettiği günlüğü okuması için babasının uzak durmasını tembihlediği "cadı" dedikleri kör kadına gidiyor. Gözleri görmeyen birinin kitap okuyamayacağını düşünemeyecek, harflere dokunarak okuyabileceğini sanacak kadar cahil olan çocuk, cadının kontrolündeki korunaklı bölgenin dış dünyaya açılan kapısını açıp gitmesine izin vermesini istiyor. Cadı kapıyı açınca da, günlüğü okuyacak birini bulmak amacıyla deniz motoruna atlayıp ilk kez tecrübe edeceği dış dünyanın belirsizliğine doğru yolculuğa çıkıyor.

Pacinotti'nin grafik romanı kendi kulvarında gayet etkileyici bir formatken, Claudio Cupellini de gayet iyi bir post-apokaliptik drama imza atmakta. Filmin neden olduğu detaylandırılmadan yıllar sonrasında dahil olduğumuz küresel bir felaketin bıraktığı yıkımın etkilerinin hala geçmediği, yıkık dökük, ıssız, tehlikenin nereden çıkacağı belli olmayan tekinsiz bir dünya tasviri çok güçlü. Babasının günlüğünde ne yazdığını öğrenmek gibi orijinal bir amaçla yola çıkan çocuğun nelerle karşılaşacağı, günlüğü okutacak birini nasıl bulacağı, en önemlisi de günlükte neler yazdığı gibi seyirciyi oyunda tutan kozlar da bu tasvire eklenince ortaya türe ilgi duyanları memnun edecek etkili bir post-apokaliptik yol filmi çıkıyor. Tabii bu soruların cevaplarını detaylandırmak, filmi izlemeyenlerin keyfini kaçırabileceğinden, sadece The Last Of Us serisinin rüzgarıyla bu tarz serüvenlerin yarattığı kıyamet sonrası sağ kalma ruh haline sahip çıkan bir film olduğunu belirtsek yeter. Hatta The Last Of Us gibi kendini genişletebilecek ölçüde dizi formatında kendi evrenini oluşturacak potansiyeli de var. Lakin 2 saatlik bir yol filmi tasarlandığından, çocuğun yolda yaşadığı maceralar biraz aceleye gelmiş görüntüsü veriyor. Üstelik gerek finali, gerekse bu evrenin yaşadığı felakete dair cevapsız sorularıyla bu potansiyelin daha çok yolu olduğunu hissettiriyor. Yer yer abartılı gözükse de genç oyuncu Leon de la Vallée'nin başarılı performansı filme yakışıyor. La terra dei figli, daha çok The Road, The Rover gibi yaratıksız, zombisiz post-apokaliptik yol filmlerinin Avrupalı akrabası gibi duran başarılı bir yapım.

22 Mart 2023 Çarşamba

Body Of Lies (2008)


Yönetmen: Ridley Scott
Oyuncular: Leonardo DiCaprio, Russell Crowe, Mark Strong, Golshifteh Farahani, Ali Suliman, Simon McBurney, Alon Abutbul
Senaryo: David Ignatius, William Monahan
Müzik: Marc Streitenfeld

Meşhur Davos moderatörü DavidOne MinuteIgnatius’un aynı adlı kitabından William Monahan’ın filme uyarladığı, usta yönetmen Ridley Scott’ın yönettiği Body Of Lies, Amerika’nın Ortadoğu politikalarını her yönüyle malzeme yapmaya kararlı Hollywood’un son numarası. Son dedik ama belki ondan sonraki şu kısacık arada bile birkaç film çekilmiştir muhakkak. Bu filmler sürekli çekilecek, çekilmeli de… İzleyici bu filmlerin samimiyetini ve cesaretini kendi doğruları ışığında elekten geçiriyor, sağduyulu yanlarıyla milliyetçi söylemlerini birbirinden ayırt ediyor kendine göre. Edemediği anlarda ise kendi tarafından baktığı politik yönlerin yanlışlığını veya eksikliğini eleştiriyor. Bu sayede en azından gündemde tutuyor. Benzer eleştirilere oldukça müsait Body Of Lies, eskilerin “casus / ajan filmi” dedikleri türün günümüz teknolojisiyle kuşatılmış, aksiyonel hale sokulmuş cinsinden bir politik yapım.

Arap ülkelerinin tepesine yerleştirdiği uydularıyla, şehirlerine soktuğu bembeyaz Amerikalı ajanlarıyla (hatta DiCaprio bir ara Arap kılığına bile giriyor!) terörist avına girişen CIA’nin çalışma metodları üzerine fikir jimnastiği yapmaya soyunuyor. Çölün ortasında bile uyduları ekebilen, arı kovanına muhbir nasıl sokulur dersi veren zekâ dolu tekniklere karşı, en son teknoloji ile çalışan Amerikan istihbaratındaki birtakım güvenlik açıklarını bu sayede tespit etmiş olan Ignatius, İncirlik üssünü bile potaya dahil ettiği Ortadoğu monopolisinde İsrail’in esamesini neredeyse hiç okumadığından ötürü kendisi de açıklar veriyor. Onun yerine yakışıklı ajanını Arap hemşire ile masum bir gönül ilişkisine sokmayı tercih ediyor. Ama CIA’nin sahte bir cihad finansörü yaratıp, en büyük hedefi olan El Kaide’nin en mühim isimlerinden birine yem atmasının, muhbirlere karşı ciddiyetsiz tutumunun, çıkarları dışında kalan herkese ve her şeye duyarsız oluşunun getirilerini ve götürülerini iyi yansıtmış bir film denebilir.


Ridley Scott’ın tecrübeli yönetimi, sevdiği oyuncusu Russell Crowe’un sanki 15 yaş birden almış görüntüsü, DiCaprio’nun görüntü olarak her zamanki gibi tam oturtamasam da (bıyık ve sakalı attığınızda istihbarat biriminin kilit bir ajanı değil de, sınıf başkanı görünümünde sanki) oyun olarak yetkinliği (işkence sahnesinde iyi iş çıkarmış örneğin) ve tabii Ignatius’un politik aksiyonlardan hoşlananları yüzüstü bırakmayan teorileriyle, türün meraklılarına tavsiye edilebilir. O şans verildiğinde filmde aslında çok daha güçlü bir karakterin / oyuncunun varlığına tanık oluyoruz. Yalana karşı tahammülsüz, doğruluk timsali, telefonla operasyon idare etmeyip, üstün teknik donanımlar olmadan da sağlam bilgi aktarımı elde edilebileceği yönünde CIA’ye sıkı bir ayar veren karizmatik Ürdün istihbarat şefi Hani Salaam rolüyle Mark Strong (Revolver, RocknRolla, Syriana, Sunshine), filmin iki hit oyuncusunu bile ekarte edecek derecede özenli bir performans gösteriyor bana göre. Hatta filmin en mühim kırılma, kopma noktaları bile Hani üzerinden gittiği için, zekâsına hayran kalınacak ölçüde bir karakter tasarımının en verimli seviyede sonucu alınmış hali denebilir bu rol için. Klişeleşmiş iddiaları, karşı savunuları, gerçeklere yatkın komplo teorileri ve dürüstlüğün altını çizen pozisyonu ile alışıldık türden bir Ridley Scott filmi gibi durmasa da izlenebilir bir film. Amerikan Gangster gibi bir bombadan sonra güdük kaldığı yönler de var elbette.

15 Mart 2023 Çarşamba

50 (o Dos ballenas se encuentran en la playa) (2020)

 
Yönetmen: Jorge Cuchi
Oyuncular: Karla Coronado, José Antonio Toledano, Gerardo Trejoluna, Monica Jimenez
Senaryo: Jorge Cuchi
Müzik: Giorgio Giampà

Jorge Cuchi'nin yazıp yönettiği 50 (o Dos ballenas se encuentran en la playa), arada sırada haberlerini gördüğümüz "Blue Whale Challange" oyununun gençler üzerinde yarattığı yıkımı, onları intihara kadar sürükleyen süreci işleyen sert bir dram. Fakat bu sertliği bir şekilde sakin, depresif, estetik, hüzünlü bir karışımla ele aldığı için biçimsel olarak özel bir yana sahip. En önemli özelliklerinden biri de, ergenlik çağındaki gençleri etkisi altına alan bu tehlikeli oyun hakkında didaktik davranmayıp veya o ergen psikolojisiyle empati kurmuş gibi yapmayıp etkili olabilen bir film. Yani Jorge Cuchi ne yetişkin gibi, ne de ergen gibi olmaya çalışmıyor. Üstelik bunu her iki rolün bileşenlerinin bilincinde, klişelerini kullanacak kadar farkında olarak yapıyor. 17 yaşındaki Elisa ve Félix'in telefonla aldıkları kolaylı zorlu talimatları uygularken içinde bulundukları sorgusuz itaat halini, panik, şaşkınlık, korku gibi olası hallerin önüne koymayı biliyor. Böylece ölüm, boşanma, üvey baba tacizi gibi ailevi meselelerle harap olmuş bu çocukların aidiyet ihtiyaçlarına karşılık buldukları bu "challenge"lar, bu talimatlar yüzünden tepkisiz, robotik bir psikoloji içinde olduklarını biliyor görünüyor. Hatta buna bizi ikna etmeyi de çoğunlukla başarıyor. Toplam 50 adet talimat alan, bunlar dan birini bile yerine getirmezlerse Rus tetikçiler tarafından ailelerinin katledileceği söylenen bu gençlerin hedefe kilitlenmiş ürkütücü uyuşmuşlukları, filmin zaten karanlık ve tekinsiz atmosferiyle çok iyi örtüşüyor. Cuchi, dram şovlarıyla, duygu sömürüleriyle, sündürulmüş nasihatlerle uğraşmayıp bunlardan çoğunlukla sıyrılabiliyor.

Félix'in gece bir araba yakıp videoya çektiği 44. göreviyle başlayan film, ekranı ikiye bölerek, ara sıra da bu bölünmüş ekran stiline dönerek Elisa ile Félix'i okullarında, aile ortamlarında ve odalarına çekildiklerinde takip ediyor. 45. görev gereği "bir başka balinayla çıkma" mesajı geldiğinde bu iki gencin tanışmaları gerçekleşiyor. Görev icabı çıkılan bu randevuyla yakınlaşan iki genç, bir yandan intihar edecekleri 50. göreve kadar aradaki zorlu talimatları gerçekleştirmeye, diğer yandan da tam birbirlerini bulmuşken intihar etmeleri gerektiği fikriyle baş etmeye çalışıyorlar. 2013 yılında bir Rus sosyal ağında yer alan oyun grubu üzerinden yayılan Blue Whale Challenge oyununu, üniversiteden uzaklaştırılan eski bir psikoloji bölümü öğrencisi olan Philipp Budeikin'in yazdığı sanılıyor. Bir Rus gazetesine göre de intihar edenlerin sayısının 103'e ulaştığı iddia ediliyor. Jorge Cuchi bu sosyal trajedi üzerine kurduğu hikayesini eli kolu bağlı bir kamu spotuna çevirmeden, Elisa ve Félix vasıtasıyla o trajediyi özelleştirip daha yakından bakmak suretiyle işliyor. Benimsediği karanlık ton ve mesafe, tam da ergenlik dönemi sıkıntılarıyla ve kayıp nesil çaresizlikleriyle örtüşüyor. Cuchi, tamamen iki genç karakterine odaklandığının altını çizercesine ebeveynleri ve yetişkinleri ya kadraja hiç sokmuyor, ya da sadece seslerini vererek arkadan, yandan, belli belirsiz açılardan, flu biçimde gösteriyor. Sonlara doğru Elisa'nın annesinin erkek arkadaşı Oswaldo'yu bir sahnede uzunca net görüyor olmamızın da önemli bir sebebi var zaten.

Büyüme hikayelerinin çoğu arızalıdır, öyle olması daha gerçekçidir. Ama Jorge Cuchi bu arızaları trajik, travmatik, cinsellik ve iletişimsizlik açılarından ele alırken elini korkak alıştırmadığı gibi kendi sınırlarını da doğru çizen bir tavır içinde. Anlatısını güçlü tutmak adına zor sahnelere başvururken, bunları gerçeklerin farkındalığı uğruna kullandığını belli ediyor. Bu çetin ceviz atmosfer içinde masumiyetlerini ve aklı melekelerini yitirmenin eşiğindeki Elisa ve Félix'in birbirlerinden sağladıkları bu masumiyetlerini, acemi duygusal bağlılıklarını ve güven duygusuna sığınma ihtiyaçlarını da görünür kılmayı ihmal etmiyor. Ayrıca Félix'i odasında beslediği etobur sinekkapan bitkisiyle özdeşleştirmek veya Elisa'nın Mavi Balina oyununu kullanış şeklini anlamlandırmak için uygun zeminler bulunuyor. Filmin sona bırakılmayan sürprizinin de tıpkı filmin kendisi gibi çıkışsızlığın ilanı bir kanaldan belirmesi, hatta bir sürpriz üzerinden bu kanalın başka bir yan koldan akması da etkili bir senaryo/kurgu becerisi olarak göze çarpıyor. Yine çok iyi çekilmiş Oswaldo sahnesindeki psikoloji kesişmelerini direkt seyirciye teslim edişteki beceri, nadir görülen ilk film ustalıklarından. Meksika'nın genç sinema ve dizi oyuncuları Karla Coronado ve José Antonio Toledano'nun bezgin, tedirgin, kırgın ve üzgün performansları da, bu ilk filmiyle ümit saçan Jorge Cuchi'yi müjdeleyen unsurlardan biri. Kendileri için olduğu kadar yetişkinler için de kabus gibi geçebilen ergenlik dönemini, aynı zamanda intihar mefhumunu ufak tefek kusurlarına rağmen bu denli kendine has biçimde yorumlamak bu müjdeyi gerektiriyor.