Tayland etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Tayland etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Temmuz 2016 Pazar

Shutter (2004)

 
Yönetmen: Banjong Pisanthanakun
Oyuncular: Ananda Everingham, Natthaweeranuch Thongmee, Achita Sikamana, Unnop Chanpaibool
Senaryo: Banjong Pisanthanakun, Sopon Sukdapisit, Parkpoom Wongpoom
Müzik: Chartchai Pongprapapan

Genç fotoğrafçı Tun ve kız arkadaşı Jane bir gece arkadaş toplantısından dönerken kazara birine çarparlar. Panikleyen çift, olay yerinden hemen uzaklaşmayı tercih ederler. İlerleyen günlerde Tun’ın çektiği fotoğraflarda gizemli gölgeler fark etmeye başlamalarıyla sakin yaşamları yavaş yavaş kabusa dönmeye başlar.

Bir Tayland filmi olan Shutter, son dönem Uzakdoğu sinemasının açtığı yolda başarıyla ilerleyen bir korku-gerilim.. Özellikle bu alanda yapılmış filmlere baktığımızda The Ring, Dark Water, Ju On gibi referans filmlerinin Shutter üzerindeki etkisini fark etmemek mümkün değil. Yönetmenler Banjong Pisanthanakun ve Parkpoom Wongpoom, ilk ve tek hedef olarak korkutmayı seçmişler ve bu hedefi kusursuz olarak yerine getiriyorlar.

Ancak bu tip filmler, referanslarının gölgesinden kurtulma yolunda sıkıntı çekmekten de kurtulamazlar. Shutter'ın sıkıntısı da burada başlıyor. İlk başlarda özgün ve güçlü olan bu filmler zamanla referanslarını tekrar ederek klişeleşmeye aday oluyorlar. Shutter'ın özgünlüğü, çekilen fotoğraflarda zaman zaman bizim bile rastlayabileceğimiz tuhaf gölgelerle, silüetlerle ilgilenmesi diye düşünülebilir. Ne de olsa bu tarz fazla film yapılmadı. Böyle bir konunun işlenme fikri bile daha filmi görmeden seyirciyi etkileyebilir. Shutter konuyu işlerken başarılı bir şekilde gizem halesi oluşturuyor, bir sonraki hamlesini nerede yapacağını, bir sonraki darbesini nerede vuracağını saklıyor. Buraya kadar prosedürü takip ediyor ama hamle ve darbe bazen o kadar zorlama ve klişe olabiliyor ki, “rahatsız” etmesi gerekirken “rahatsız” ediyor! Tabiî ki o zorlama yola bir kez girildiğinde mantık hataları da beraberinde gelebiliyor. Aslında fantastik bir öyküde mantık hatası aramak doğru değil ancak yukarıda adı geçen fantastik korku klasiklerindeki fantastik mantık tıkır tıkır işlerken, Shutter’da akrep ve yelkovan, konumunu ve hareketini şaşırabiliyor. Öyle ki, film artık bir noktadan sonra izleyiciye rahat yüzü göstermiyor. Takip sahnesi ile, film ipini koparmış bir hal alıyor.


Son dakikalarda aydınlığa kavuşan bazı gerçekler, sanıldığının aksi bir görünümü perdeye yansıtma başarısını sağlıyor ancak hatırı sayılır sayıda film izlemiş olanlarda deja-vu etkisi yaratmıyor değil.. Ama kimi sahnelerdeki gerilim dozu her ne kadar benzerlerini çağrıştırsa da, ürkütücü ani nota vuruşlarının desteğini de arkasına alarak kalp atışlarını hızlandırıyor. Bir gerilimden beklenen de bu değil midir zaten? Görüntü olarak her şey kitabına uygun ve eksiksiz..Özellikle kapı camından yansıyan filmin son karesi ise gerçekten tüyler ürpertici.. Shutter'ı kısaca gerilim eksperleri için orta karar, gerilim severler için çok başarılı şeklinde özetlemek de mümkün.

Genç oyuncular Ananda Everingham ve Natthaweeranuch Thongmee toplamda yakışıklı ve güzel olmanın dışında çok fazla beklentiye cevap verecek durumda değiller. Ama Natre rolündeki Achita Sikamana’nın o kadar ürkütücü bir yüz ifadesi var ki, neredeyse rol yapmasına bile gerek yok denebilir. Eğer amacınız bir gerilim filmi izlemekse kaçırmayın. Ancak izlediğiniz filmde tarzdan başka şeyler de arayanlardan iseniz, hevesin kursak ile olan bağlantısı tatmin edici olmayabilir. Hala izlemediyseniz orjinalleri olmak şartıyla önce The Ring, Ju On, Dark Water gibi klasikleri görmüş olacaksınız ki bu filmi daha sağlıklı eleştirmeyi başarın. Her şeye rağmen, seyredildiğinde kesinlikle vakit kaybı olarak tanımlanmayacak bir film ile karşı karşıyasınız.

24 Kasım 2013 Pazar

Only God Forgives (2013)


Yönetmen: Nicolas Winding Refn
Oyuncular: Ryan Gosling, Kristin Scott Thomas, Vithaya Pansringarm, Gordon Brown, Yayaying Rhatha Phongam, Tom Burke, Sahajak Boonthanakit
Senaryo: Nicolas Winding Refn
Müzik: Cliff Martinez

Kardeşi Billy ile birlikte Bangkok’ta bir boks kulübü işleten Julian, esas gelirini buradan elde ettikleri uyuşturucu ağından kazanmaktadır. Bir gece Billy genç bir fahişeye tecavüz edip vahşice öldürünce işler sarpa sarmaya başlar. Olay yerinde Billy’yi bulan gizemli emniyet amiri Chang, kızın babasını bularak onun Billy’yi öldürmesini sağlar. Apar topar Amerika’dan Bangkok’a gelen Billy ve Julian’ın annesi, aynı zamanda uyuşturucu işinin patronu Crystal, Julian’ı intikam alması için zorlar. İntikam almaya karar veren Julian’ın işi hiç kolay değildir. Çünkü karşısında kendini Bangkok sokaklarını kötülüklerden arındırmaya adamış Chang vardır.

Danimarkalı Nicolas Winding Refn’i Ryan Gosling ile 2011’deki Drive’dan sonra bir kez daha buluşturan Only God Forgives, ne yazık ki Drive’ın nostaljik ve modern özellikleri harmanlayan karizmatik anlatımından uzak bir film. Tıpkı Drive gibi sıradan bir konuya sahip olan Only God Forgives, yine tıpkı Drive gibi bunu üslup yönünden cilalamaya, farklılaştırmaya çalışıyor. Fakat Refn, bu defa Drive’dan farklı olarak çok daha ağır, kasvetli ve ağdalı bir anlatım tarzı benimsiyor. Senaryo ve oyunculardan önce görüntüye önem verdiği anlaşılıyor. Refn’in Bronson filminde de çalışmış ve çok iyi bir iş çıkarmış görüntü yönetmeni Larry Smith’in işçiliğinde de sorun yok. Hatta bazı sahnelerde Christopher Doyle efsanesini andırdığı bile söylenebilir. Ama asıl mesele bu görsel anlatımın, filmin son derece basit intikam hikayesinin kurgu ve detaylandırma aşamalarında havada kalması. Yani Refn, senaryosunu kendisinin yazdığı filmini yüzlerce benzerinden ayırmak için deyim yerindeyse kılını bile kıpırdatmamış. Yazım olarak her şey şablona uysun, görüntü olarak ben onu yükseltirim diye düşünmüş sanki.


Bu veya buna benzer bir yaklaşım Drive’da işe yaramıştı. Üstelik orada yer yer Tarantino, hatta Terrence Malick referansları kullanan hacimli eleştiriler okuduk. Ev baskını ve asansör sekansları, araba takip sahneleri, karakter sunumları filmin buğulu anlatımı bünyesinde dinamik kalmasını sağlayan nitelikteydiler. Filmin geneline de fazla alakasız düşmediler. Ama oradaki bütünlüğü sağlayan kontrol mekanizması, Only God Forgives’de birçok şeyi süslü mizansene dökmüş. Chang’ın Julian’ın adamına lüks genelevde yaptığı işkence veya Julian’ın kız arkadaşını annesine tanıştırdığı yemek sahnesi gibi daha nice anlar, gösterişli dekorlar eşliğinde her şeyin kameraya çekildiğini bağıran stüdyo samimiyetsizlikleri gibi görülmeye müsait. Belki Refn, senaryoyu kendisi yazmak yerine Drive senaristi Hossein Amini’ye emanet etseydi, elit görüntü kaygılarını da sinemaya adım attığı Pusher üçlemesindeki tekinsiz tarzıyla dengeleseydi bu basit intikam hikayesinden bile mühim bir yapım elde edebilirdi.

Tüm basitliğine rağmen filmin intikam temasını her iki taraf açısından da derinleştirmeye uygun bir taslağı mevcut. Amerika’dan gelip Bangkok’ta yasadışı işlerle uğraşarak etrafa racon kesen bir ailenin Bangkoklu emniyet şefi Chang tarafından kan davalı ilan edilmesi, üstelik kendi yasalarıyla farklı bir intikam kulvarı açması rahatlıkla zenginleştirilebilecek bir konu. Ancak Refn’in zenginlik anlayışı görsel estetiğe, elit minimalliğe daha fazla prim verince Ryan Gosling gibi bir yıldızın hiçbir şekilde parlatamadığı, vicdanını samimi kılamadığı başrolü kendi kalesine gol atıyor. Gosling’e biçilmiş pasif ve ezik Julian rolünün bilinçli bir seçim mi olduğu, yoksa sözünü ettiğimiz yetersizliklerden dolayı mı öyle göründüğü tam kestirilemiyor. Anti kahraman kostümü için sanki daha fazlasına ihtiyaç var. Meydanı boş bulduğu için değil, ahlaki sınırları kişiselleştirerek gerçek bir gizem ve karizma ortaya koyabildiği için Chang rolü ve onu canlandıran Vithaya Pansringarm ise filmin en olumlu yönü olarak beliriyor.