17 Aralık 2012 Pazartesi

If A Tree Falls: A Story Of The Earth Liberation Front (2011)


Yönetmen: Marshall Curry
Senaryo: Marshall Curry, Matthew Hamachek
Müzik: James Baxter

2012 yılı En İyi Belgesel Oscar adaylarından If A Tree Falls: A Story Of The Earth Liberation Front belgeseli, son yılların en radikal çevreci grubu olan ve FBI'ın deyimiyle, "Amerika'nın bir numaralı iç terörist tehdidi” şeklinde tanımlanan Yeryüzü Özgürlük Cephesi’nin (ELF) hikayesini anlatıyor. Özellikle büyük kereste şirketlerinin orman katliamlarına karşı bir duruş sergileyerek yola çıkan, sonra çeşitli çevresel haksızlıklara karşı yeni bir protesto şekli olarak daha sert eylemlerle adını duyuran ELF'in kuruluşunu, büyümesini ve eylemlerini gerçekleştirme evrelerini izliyoruz. Bunları izlerken yanımızda ELF’in en belirgin figürü olan, yaptığı eylemler yüzünden iki defa müebbet hapis istemiyle yargılanmayı bekleyen Daniel McGowan var. Duruşması yapılana kadar ev hapsine mahkum edilmiş durumda gördüğümüz McGowan’ın barışçıl bir aktivistten kundakçılık gibi terörist eylemlerle suçlanan birine dönüşmesi adım adım işleniyor.

Hippi mantığıyla istediğini elde edemeyeceğini, sesini duyuramayacağını düşünen bir grup aktivistin oluşturduğu ELF ile daha sert bir protesto şekline dönüşen bu eylemler hem eylemcileri, hem de kamuoyunu çeşitli ikilemlere düşürüyor. Bir yandan, belki aylar sürecek yazışma, restleşme, muhasebe, eylem trafiğini bir kundaklamayla bir gecede çözebiliyorlar. Ama öte yandan zarar verdikleri fabrika ve şirketlerde çalışanları mağdur edip, 11 Eylül travmasını hala üzerinden atamamış halkı tedirgin ediyorlar. Daniel McGowan’ın toplumda daha ciddi bir çevre bilinci oluşturabilmek adına ELF bireyleriyle planladığı ve gerçekleştirdiği bu eylemlerde kimsenin ölüp yaralanmaması, onun terörist sıfatıyla yargılanmasına mani olmuyor. Bu noktada belki de uydurulmuş en saçma tanımla “ekoterörizm” ve “ekoterörist” kavramları sorgulanmaya başlanıyor.


Bu kavramlarla ilgili kamera karşısına alınan kişilerin görüşleri de farklı farklı. Kimine göre insanlar gece evlerinde oturuyorken onlar için bir tehdit iseniz bu terörizmdir ya da terörist bir eylemin illa ki başka insanların hayatını tehlikeye atması gerekmez. Mesela bir terörist olmanız için El-Kaide olmanız gerekmez. Kimine göre bir tarafın teröristi diğer tarafın özgürlük savaşçısıdır ve onlar kendi taraflarının teröristi değil kahramanıdırlar. Kundaklama suç mudur, suçtur. Terörizm midir, değildir. Fakat kimine göre ise insanlara zarar vermeden binaları yakmak, boş araçları kundaklamak, bunları çevre ve insan hayatına saygı duymayan kişi ve kurumlara mesaj niteliğinde bir kamuoyu oluşturmak için yapmak terörist ve terörizm kelimeleriyle bağdaşmıyor. Dönümlerce araziyi kaplayan ormanları yok eden, denizleri petrol sızıntılarıyla kirleten endüstri dururken hükümet tarafından bu insanların “radikal” ve “terörist” olarak etiketlenmesi büyük haksızlık. Asıl radikal ve terörist eylemler gerçekleştirenler, üstelik bunlar yüzünden FBI tarafından peşine düşülmeyen, ömür boyu hapisle cezalandırılmayanlar kapitalist kişi ve kurumların ta kendisidir.

Marshall Curry tarafından yönetilen belgesel, Daniel McGowan ekseninde ELF’in kuruluş, yükseliş ve çöküşünü ele alırken, McGowan’ın kişisel dramını da paralel sürüklüyor. Hapse girmeden önce kız arkadaşıyla evlenen, sevenleriyle birlikte mutlu bir aile yaşantısı olan Daniel’in geçmişe dair samimi itirafları, pişmanlıkları ve hayalkırıklıkları da ekrana yansıyor. ELF’in en sağlam üyelerinden biri olan Jake Ferguson’ın uyuşturucu bağımlılığından yola çıkarak izini süren ve onu yakalayıp itirafçı olarak kullanan FBI’ın Ferguson olmasa Daniel’e ulaşamayacağını anlıyoruz. Hapse girmemek uğruna üzerine mikrofon takarak tüm dava arkadaşlarını FBI’a yakalatan Ferguson gibi, yine ekibin aktif üyelerinden Daniel’in eski kız arkadaşı Suzanne Savoie da mahkemeyle anlaşma yoluna giderek az bir cezayla kurtuluyor.

Hemen hepsinin ortak yanı, o yıllarda doğru olduğuna inandıkları şeyi yaptıkları, yakalanacaklarını ve eğer yakalanırlarsa başlarına neler gelebileceğini düşünmedikleri gerçeği. Hapse girip sevdiklerinden uzak yaşama korkusu, bir zamanlar omuz omuza mücadele ettikleri arkadaşlarını ele vermelerini bile sağlarken, Daniel’in tüm bunlara rağmen dürüst duruşu belgeselin hüzünlü finaline de yansıyor. If A Tree Falls, iyi bir belgeselin olması gerektiği gibi meselesini her iki boyutta da incelerken, tuttuğu tarafın haklılığını abartarak değil, doğal seyrine bırakarak başarıyla bir bütün haline getiriyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder