13 Haziran 2012 Çarşamba

Confessions (Kokuhaku) (2010)


Yönetmen: Tetsuya Nakashima
Oyuncular: Takako Matsu, Masaki Okada, Yukito Nishii, Kaoru Fujiwara, Yoshino Kimura, Ai Hashimoto, Makiya Yamaguchi
Senaryo: Kanae Minato, Tetsuya Nakashima
Müzik: Toyohiko Kanahashi

Film, Yuko Moriguchi adında bir lise öğretmeninin sınıfındaki öğrencilere süt kutuları dağıtmasıyla başlıyor. Moriguchi bu arada öğrencilerine artık öğretmenliğe devam etmeyeceğini anlatıyor. Gayet sakin bir şekilde konuşmasına devam ederken, bir süre sonra kızı Manami'nin ölümünün önceleri bir kaza olduğunu düşündüğünü, ama daha sonrasında sınıfındaki iki öğrenci tarafından cinayete kurban gittiğini söylüyor. Moriguchi bu öğrencilere "Öğrenci A" ve "Öğrenci B" diye hitap ediyor. Bu öğrenciler Japonya'daki yasalar doğrultusunda, 14 yaşın altında oldukları için sebep oldukları ölümden sorumlu tutulamıyor. Bu yüzden de öğretmen Moriguchi onları adalete havale etmek yerine çok daha ürkütücü bir intikam planıyla kendi adaletini devreye sokuyor. İşte bu intikam planına da, daha ilk sahneden gördüğümüz sütlerle başlıyor ve açıklamasını da sınıfta yapıyor. Bu iki öğrencinin az önce içtikleri sütlere, kızının HIV virüsü taşıyan babasının kanını kattığını açıklıyor. İşte bu noktadan sonra geri dönülemez bir intikam oyunu başlamış oluyor.

Kanae Minato’nun aynı adlı romanından Tetsuya Nakashima’nın senaryosunu yazıp yönettiği Confessions (Kokuhaku), Moriguchi’nin sınıfta yaptığı bu konuşmayla adım adım gerilimi arttıran ilk yarım saatlik bölümünde, trajik olaya ait flashbackleri, sınıf içinde yaşanan gürültülü ortamı ve ağır çekimli video klip estetiğine sahip geçişleriyle harmanlanmış müthiş bir giriş yapıyor. Uzakdoğu sinemasının intikam temalı filmler skalasına farklı bir boyut getirdiği söylenebilecek film, bir grup lise öğrencisi özelinde hem kötülüğün sahiplerine, hem de mağdurlarına yönelik isabetli atışlar yapan bir yapım. İntikamın basit tanımından hareketle bu kavramda hedef ve biçim değişiklikleri yapmak suretiyle farklılık yaratmaya çalışıyor. İntikam üzerine artık söylenmeyen fazla bir şey kalmadığını düşünürken senede mutlaka bir veya iki film (ki bunlar genelde Uzakdoğu yapımı oluyorlar) çıkıp zihinleri tekrar bulandırmayı beceriyor.


Öğretmen Moriguchi’nin küçük kızı Manami’nin ölümünden sorumlu tuttuğu öğrencilerden intikam alış şekli, bu karanlık tarafa geçişin farklı bir pedagojik okuma gerektirebilecek türden zalimliği olarak kendini gösteriyor. Filmde Shuya ve Naoki benzeri çocukların, adını kendilerince koydukları, nedenini kendilerince belirledikleri çiğ öfkelerini dışa vuruş biçimlerinin psikolojik temellerini oluşturan aile, arkadaş, sosyal çevre gibi unsurlarına çok farklı, yasal olmayan bir yöntemle darbe vuruluyor: Onları ölümcül bir hastalık tehditiyle “ötekileştirmek”. Hatta bu kozun özellikle Shuya tarafından savuşturulması olasılığı için bile zalimce bir B planına sahip. Moriguchi’nin ne olursa olsun eğitimci kimliğini, öfkeli ve hüzünlü bir anne kimliğinden çok belirgin ölçülerde ayırmadığı da gözleniyor ki, bu açıdan filmin belli bir didaktik mesaj altına girmediği de anlaşılabiliyor. Ama yüreğindeki tarifsiz acının yasal yollardan telafi edilmeyeceğini anladığında başvurduğu intikam, sinemada görmekten hoşlandığımız bu kavramın keskin çizgilerini zorlayacak yapıda olduğundan asıl mesajın burada olduğu da anlaşılıyor.

Bilim fuarında birincilik kazanan zeki Shuya’nın intikam planıyla Moriguchi’nin intikam planı arasındaki hedef farkı da intikam gibi bir duygunun bile adalet gözetebileceğinin bir örneği. Shuya’nın Suç ve Ceza'nın kahramanı Raskolnikov'un karısını öldürdükten sonraki savunmasından alıntı yaptığı üzere “bazı insanlar tüm şeytani ve canice işleri yapabilirler, bunu yapmaya sonuna kadar hakları vardır” söylemlerinin bumerang etkisine maruz kalması, ergenlerin sabit fikirli kör öfkelerinin sonuçlarını göremeyen tecrübesizliklerine işaret etmekte. Şeytani ve canice işleri yapabilen birinin, aynı işler kendi başına geldiğinde yapabileceği fazla bir şey kalmıyor. Bu basit kısasa kısası sinematik bazda ele almak için ise Confessions gibi estetize edilmiş şiddete ihtiyaç duyuluyor çoğu zaman. Mesela finale doğru yaşanan olağanüstü patlama sahnesi, etme bulma meselesine masalsı bir hava dahi katabiliyor. Genel olarak Tetsuya Nakashima’nın etkileyici anlatımı Takako Matsu’nun görkemli oyunuyla da birleşince, intikam etiketinin hakkını derin düşüncelere sevkederek veren bir film daha kazandığımızı anlıyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder