16 Haziran 2012 Cumartesi

The Raid: Redemption (2011)


Yönetmen: Gareth Evans
Oyuncular: Iko Uwais, Joe Taslim, Donny Alamsyah, Yayan Ruhian, Pierre Gruno, Ray Sahetapy, Tegar Satrya, Iang Darmawan, Eka 'Piranha' Rahmadia
Senaryo: Gareth Evans
Müzik: Aria Prayogi, Joseph Trapanese, Fajar Yuskemal

Rama özel bir SWAT timinde görevli çaylak polislerden biridir. Tim sabahın erken saatlerinde Jakarta’nın varoşlarında ünlü uyuşturucu baronu Tama’nın korumasına aldığı binaya baskın düzenlemek için yola çıkar. Binadaki daireler şehrin en tehlikeli suçlularına kiraya verilmektedir. Polisin içeriye giremediği bina suçlular için güvenli bir sığınaktır. Timin görevi binayı kontrol altına alıp Tama’yı ele geçirmektir. Başlarda sessiz ve başarılı bir şekilde katları çıkarlarken bir çocuk polisleri görür ve alarm düğmesine basar. Böylece binada ikamet eden bütün suçlular altıncı katta mahsur kalan timin peşine düşer. Kapılar kilitlenir, elektrikler kesilir. Tama’nın polislerden hiç kimseyi sağ bırakmaya niyeti yoktur. Öte yandan Rama’nın bu binaya girmesinin özel bir nedeni daha vardır.

Galli yönetmen Gareth Evans’ın yazıp yönettiği The Raid: Redemption, yılın en flaş aksiyonlarından biri olarak çeşitli festival ve etkinliklerde epey sükse yaptı. Birkaç sahne haricinde baştan sona aksiyonun hiç hız kesmediği film bir süre sonra temposuna öyle bir alıştırıyor ki, hız kestiği o birkaç sahne sanki filme ait değilmiş duygusu bile yaratabiliyor. Fikir olarak silahlı çatışmalardan yakın dövüşe aksiyonun her türlüsüne yatkın bir yapısı olan film, bu fikirlerini en yoğun ve hızlı şekillerde uygulamaya geçiriyor. Bu yapısıyla özellikle Luc Besson’un ağzını sulandırmıştır desek yalan olmaz. Zira onun el verdiği son dönem aksiyonlarda ihtiyaç duyulan hemen her şey The Raid’de mevcut. En önemlisi de, namazında niyazında çaylak polis (artık nasıl çaylaksa!) Rama rolüyle, içine Tony Jaa kaçmış Iko Uwais’in sportif oyunu. 10 yaşından beri Endonezya’nın geleneksel yakın dövüş sporu olan Silat ile meşgul olan, 2005’te şampiyonluk kazanan, bir süre de futbol oynamışlığı olan Uwais, bir telekominikasyon firmasında şoförlük yaparken Gareth Evans tarafından keşfedilerek film sektöründe çalışması yönünde ikna edilmiş.


Çok emek sarfedildiği belli olan usta dövüş koreografileriyle zaman zaman bir aksiyon balesine dönüşmesi ve zincirinden kurtulmuş aksiyon sahneleriyle tür meraklılarını ekran başına mıhlayacak bir film olması itibariyle her kesimden olduğu kadar Hollywood’un dikkatini çekmesi de kaçınılmazdı. Üstelik Evans 2013 tarihli devam filmi Berandal üzerinde de çalışmaya çoktan başlamış. Tüm bu hengame yanında, gerilim yüklü yaratıcılıklar içeren ufak tefek detaylar da Evans ve ekibinin aksiyon zekasına işaret etmekte. Hele bir Mad Dog var ki, uzun zamandır sinemada rastlanan en sıkı kötü adamlardan biri. (Sonlara doğru dillere destan üçlü kavga sahnesine dikkat bu arada!).

İki cümlede bir kullandığımız “aksiyon” kelimesi dışında film için söylenecek fazla bir şey yok. Jakarta özelinde suç dünyasının derin devletle olan ilişkilerine de değinecek ölçüde cesur görünmesi iyi de, şu hamile eş klişesi pek bir gereksiz olmuş. Mesela Celda 211’in çaylak gardiyanı Juan’ın da eşi hamileydi ama onu iyi kötü filme malzeme edebilmişlerdi. Burada sadece baba olmak üzere olan genç Rama’nın gösterdiği insanüstü yaşam mücadelesinin adını, doğmamış çocuğunu babasız bırakmama, onun için hayatta kalma çabası olarak biz kendimiz koyuyoruz. Tabii o kadar kavga gürültüden fırsat bulabilirsek. Zaten ilk etapta böyle bir fırsat isteyen de fazla olmaz. Ortada tadı çıkarılması gereken sağlam bir aksiyon var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder