3 Eylül 2012 Pazartesi

Daniel & Ana (2009)


Yönetmen: Michel Franco
Oyuncular: Marimar Vega, Dario Yazbek Bernal, José María Torre, Jéssica Castelán
Senaryo: Michel Franco

Varlıklı Torres ailesinin üniversite öğrencisi kızları Ana ve 17 yaşındaki oğulları Daniel, alışveriş dönüşü arabalarına zorla binen silahlı iki adam tarafından kaçırılır ve bir eve getirilir. Amaç ne fidye, ne de intikamdır. Amaç iki kardeşi zorla birbirleriyle ilişkiye sokup bunu kameraya çekmek, sonra da yeraltı pornosunun müşterilerine pazarlamaktır. Filmin sonunda da belirtildiği üzere Güney Amerika’da birbirleriyle akraba olan insanların kaçırılıp bu tip çekimlere zorlanmasından binlerce insan mağdur olmuş ve hala da olmakta. Michel Franco’nun yazıp yönettiği Daniel & Ana da bu mağdur hikayelerinden biri ve isimler dışında filmde yaşananların tamamen gerçek olduğu vurgulanmakta. Bu zor konu nasıl ele alınırsa alınsın mutlaka seyirciyi de zorlayacaktır. Bu yüzden Daniel & Ana’yı izlemek de çaba istiyor.

Michel Franco ise bu zor konuyu biraz daha zorlaştırarak perdeye aktarıyor. Fakat sanıldığının aksine bu zorlaştırma, piyasa iş istismar hilelerinden uzak, başta belirtilen “gerçekten yaşanmış” yapısına uygun bir doğallıkla işliyor. İşte zorluk tam da bu tavırda saklı. Belki piyasa işi olsa (ki böyle konuların festivaller dışında piyasaya uyarlanması pek beklenemez) gerçekliği konusunda zayıf kalacak, bırakmak istediği etkiyi bırakamayacaktı. Oysa Haneke, Gus Van Sant, Ulrich Seidl ustalıklarının gölgesindeki minimal geleneklere sığınıp şiddetini sakinlikte arayan bir tarzla, ürperten sahici bir atmosfer yaratma başarısı gösteriyor Michel Franco. Daniel ve Ana’nın yakalanışları, birlikte olmaya zorlanışları ve sonrası abartısız bir üslupla ele alınırken birçoğumuz için “yeni” olan bu suç kulvarı, binlercesi için artık olağan bir hal aldığından bu sakinliğiyle fırtınalar koparıyor belki.


Yeraltı suç sektörlerinin akılalmaz kategorilerinden biri olan bu durum, kapitalizm canavarının yeraltına inmiş halini beslediği gibi, bunların satıcı ve alıcılarının da insan oluşları, meselenin insani boyutlarının ufuk çizgisinde kayboluşuna da işaret ediyor. Büyük resmin sadece küçük bir parçasını yansıtan film ise umut dolu hayatların ne hallere getirildiğinin çok çarpıcı bir örneği. Bu sapıkça işleyen sistem, alacağını aldıktan sonra posasını çıkardığı insanların hayatlarının geri kalanında neler yaşayacağını bilmiyor, umursamıyor. Zaten asıl sorunlar Daniel ve Ana’nın filmlerinin çekilmesinden sonra başlıyor. Başına gelenleri haklı olarak anlamlandıramayan iki kardeşin ilişkilerinin artık eskisi gibi olamayışı yürek burkucu. Fakat her şeye rağmen evlenme arifesindeki Ana, kardeşine göre daha olgun bir davranış sergileyerek psikoloğa gitme kararı alıyor, hatta Daniel’i de ikna ediyor. Ama bekaretini hiç ummadığı biçimde kaybeden Daniel için bu süreci hasarsız atlatmak pek mümkün olmuyor. Bu hasarların trajik boyutlara ulaşması da kaçınılmaz.

Michel Franco, gerçekten yaşanmış bir olayın avantajlarını heba etmeyerek onun aslına uygun bir fotokopisini çekiyor sanki. Kendi mafyasını oluşturmuş bir suç oluşumunun yarattığı arz ve taleplerin sosyolojik boyutlarına olduğu kadar, bu oluşumun kullanıp atılacak birer eşyasına dönüşmüş insanların psikolojik boyutlarına da sade bir vuruculukla dikkat çekiyor. Ana’nın hislerini son derece ölçülü biçimde aktaran Marimar Vega ve henüz ilk oyunculuk deneyiminde haliyle oyuncu gibi değil, sanki ergen tutukluğundaki Daniel’in kendisiymiş gibi görünen Dario Yazbek Bernal (bu arada kendisi Gael García Bernal’in üvey kardeşiymiş), bu güçlü trajedinin ağırlığını seyirciye iletebiliyorlar. Daniel & Ana zor bir film. Ama yanlış ellerde acımasızca sömürülebilecek gerçeklerin dokusuna zarar vermemek adına olumlu yaklaşımları olan bir sinema filmi aynı zamanda.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder