16 Mart 2019 Cumartesi

Blaze (2018)


Yönetmen: Ethan Hawke
Oyuncular: Ben Dickey, Alia Shawkat, Charlie Sexton, Josh Hamilton, Kris Kristofferson, Richard Linklater, Sam Rockwell, Steve Zahn, Sybil Rosen
Senaryo: Ethan Hawke, Sybil Rosen

1949-1989 yılları arasında yaşamış Teksaslı country şarkıcısı Michael David Fuller ya da sahne adıyla Blaze Foley'nin hayatından bir kesit sunan Blaze, şarkıcının uzun süre birlikte olduğu Sybil Rosen'ın Living In The Woods In A Tree: Remembering Blaze Foley adlı romanından kendisinin ve Ethan Hawke'ın senaryolaştırdığı bir film. Yönetmen ise üçüncü uzun metrajıyla usta aktör Ethan Hawke. Sybil'ın romanı Blaze'in onunla olan inişli çıkışlı ilişkisinin yoğunluğunu taşıdığı için film, Blaze Foley'nin doğup büyümesinden itibaren değil, Sybil ile tanıştıktan sonrasından başlıyor. Bu da 1975'te Whitesburg, Georgia'da küçük bir performans topluluğunda tanışmalarına denk geliyor. Öncesinde annesi, erkek ve kız kardeşlerinden kurulu The Singing Fuller Family adında bir gospel grubunda müzik yapmaya başlayan Blaze, küçük yaşta geçirdiği çocuk felci yüzünden bir ayağı diğerinden kısa olduğu için aksayarak yürüyen, tuhaf ve dolaylı konuşmayı seven, iri yarı bir adam olarak karşımıza çıkıyor. Kısa sürede birbirlerine aşık olan Blaze ve Sybil, topluluktan ayrılıp ormanda bir ağaç evinde yaşamaya başlıyorlar. Bu arada Sybil hamile kalıyor ama yaşadıkları hayat bir bebeğe bakacak maddi ve manevi şartlara uygun olmadığı için kürtaj yaptırıyor. Yine Sybil'ın zorlamasıyla Blaze'in yazdığı şarkıları geniş kitlelere duyurmak için otostop çekerek kendilerini yollara vuruyorlar. Ama bu dışa açılma, beraberinde sorunları da getiriyor.

Ama Ethan Hawke, burada anlattığımız gibi düz bir şekilde tasarlamıyor filmini. Blaze'in en çok etkilendiği müzisyen, aynı zamanda yakın arkadaşı olan Townes Van Zandt ve gruptan arkadaşı Zee'nin, Blaze'in ölümünden sonra katıldıkları bir radyo programında onu konuştukları anlar filme serpiştiriliyor. (Bu arada sadece bu ikiliye soru sorarken sesini duyup bir defa arkadan gördüğümüz programın DJ'i de Hawke'ın kendisi.) Yine Blaze'in kariyerinin ilerleyen safhalarında köhne bir barda verdiği konseri de aynı şekilde filmin çeşitli anlarına yayıyor. Tabii bunları filmin asıl akışını oluşturan Blaze - Sybil ilişkisinin gidişatının türlü bölümlerine monte ediyor. Bu sayede sıra dışı sayılabilecek bir kurgu şekli benimseyen Hawke, hem film içinde kendine has bir tempo yakalıyor, hem de önce ve sonra arasında dengesini arayan güçlü bir hamlık elde ediyor. Blaze Foley'i tanımayanlara, hayatını bilmeyenlere daha filmin başlarında sonu ile ilgili spoiler veriliyor ya da film esnasında birden radyo programına, konser verilen bara dönülüyor. Fakat bunlar kesinlikle filmi zedelemiyor. Bilindik bir giriş-gelişme-sonuç izleğine sahip müzisyen biyografisi anlatmaktansa, o kopukluk veya düzensizlik olarak algılanması muhtemel kurgu tercihleri, Blaze gibi bir adamın kırık dökük yaşamıyla çok iyi örtüşüyor.


Müzisyen Blaze ve oyuncu Sybil, yaşadıkları doğal ortamdan ayrılıp kariyer fırsatlarının peşinde emek harcamaya başladıklarında, özellikle Blaze için sorunlar başlıyor. Yeni çevre, geçim derdi, evden haftalarca uzak kalan Blaze, hem bir işte çalışıp, hem de kendine kariyer fırsatı yaratmak isteyen Sybil, Blaze'in Sybil'a yazdığı olağanüstü hasret mektubu... Nihayet onu keşfeden Zephyr Records'un sunduğu fırsatlardan bir süre faydalanıp, asi ruhuna bu işkenceyi yapamayacağını anlayınca bu fırsatları tepmekten geri durmayan Blaze, filmin başlarında Sybil'a söylediği gibi bir star olmak değil, efsane olmak istiyor. Onun efsane anlayışında ise Merle Haggard ve Willie Nelson gibi outlaw müzik hareketinin "kanunsuz" duayenleri yer almakta. Yani devasa sahnelerde, ışıltılı bir şöhret aldatmacasına kanmaktan çok uzak bir adam Blaze Foley. Alkol problemi yüzünden sahnede diline hakim olamayıp işini, hemen akabinde de aynı sebepten Sybil'ı kaybediyor. Filmin en melankolik yanlarından biri de ikili arasındaki bu ayrılık ve kavuşmaların güzelliği olsa gerek. Film boyunca duyduğumuz Should Have Been Home With You, Picture Cards, Cold, Cold World, If I Could Only Fly gibi daha nice güzel şarkısından ve Sybil ile olan sevgi dolu ilişkisinden de anlaşılacağı üzere naif bir kişiliğe sahip olan Blaze'in, bazen sahnedeyken seyircilerle kavga edebilecek kadar da asabi olabilmesi, Amerika'nın kırsalında olduğu kadar, çoğu ülkenin kırsalında da rastlanan hazır cevap, kıvrak zekalı, hikayesi bol, üstüne de geveze kır insanlarının özelliklerine sahip olması gibi türlü halleri filme çok doğal yansıyor. Biraz fazla kendine özgü ve bu yüzden anlaşılmaz gibi görünse de edebi derinliğe sahip bir şarkıcı/şarkı yazarı.

Ethan Hawke, filmin her yanına sinmiş o salaşlığı, "outlaw country" atmosferi, yeri geliyor görkemli bir pastoral zenginliğe yaslayabiliyor. Bu zıtlığı yumuşak geçişlerle, bir koz haline getirdiği karışık kurgusuyla, hüzün kaplı Blaze Foley şarkılarıyla sağlıyor. 2006'da kendi romanı The Hottest State'i senaryolaştırıp yöneten Hawke, oyuncu William ve müzisyen Sarah adlı iki karakter üzerinden tutunamayan bir aşk hikayesi anlatmıştı. 12 yıl sonra başka birinin romanını çektiği filmde Blaze ve Sybil'in aşkını yine erkeğin tarafından, onun sevap ve günah içtenliklerini yadsımadan, kimseyi aşağılamadan ama kalpleri kırmaktan da geri durmadan anlatıyor. Başrole de ilk ciddi deneyimiyle Ben Dickey adında henüz 2. albümünü 2019'da çıkarmış bir müzisyeni yerleştiriyor. Çok iyi bir Blaze performansı ortaya koyan, şarkıları kendisi seslendiren Dickey'ye yine pek kimsenin tanımadığı Alia Shawkat çok güzel eşlik ediyor. Townes Van Zandt rolünde müzisyen/aktör Charlie Sexton, Blaze'in babası rolünde kısacık izlediğimiz, kiminin outlaw country efsanelerinden biri olarak, kiminin de onlarca filmiyle tanıdığı Kris Kristofferson, yine kısa misafirlikleriyle Sam Rockwell, Richard Linklater, Steve Zahn ve Sybil'in annesi rolünde gerçek Sybil Rosen, bu kendi halinde ama özel filmin kenarından kıyısından geçen isimler. Asla bir yıldız olmamış, fakat country müzik tarihinin karanlık, kirli, kanunsuz, yaramaz, yine de dürüst, kırılgan, aşık çocuklarından biri olan Blaze Foley'nin anısına hakkını vererek dokunabilecek bir film.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder