6 Şubat 2010 Cumartesi

Triangle (2009)


Yönetmen: Christopher Smith
Oyuncular: Melissa George, Michael Dorman, Rachael Carpani, Liam Hemsworth, Henry Nixon, Emma Lung, Joshua McIvor
Senaryo: Christopher Smith
Müzik: Christian Henson

"Koca bir kaya parçasını sırf aşağıya yuvarlamak için dağın tepesine defalarca çıkarmaya mahkûm edilmiş olan Yunan rüzgâr tanrısı Aeolus, Ölüm'e söz vermiş ve yerine getirmemişti."


Otistik oğlu ile yaşayan garson Jess (Melissa George), kendisinden hoşlanan Greg tarafından haftasonu yolculuğu için Triangle adlı teknesine davet edilmiştir. Teknede ayrıca Greg’in yardımcısı Victor, Greg’in arkadaşı olan bir çift, ve onların Greg’e ayarlamaya çalıştıkları Heather adlı bir kadın da bulunmaktadır. Yola çıktıktan bir süre sonra beklenmedik ve tuhaf bir fırtına tekneyi kullanılmaz hale getirir. Ardından Aeolus adlı büyük bir yolcu gemisi görürler. Gemiye çıktıklarında terk edilmiş olduğunu fark ederler. Fakat gemide biri vardır. Yol boyunca garip bir tedirginlik içinde olan Jess daha önce burada bulunduğunu anlar ve kendisini bir anda akılalmaz bir döngünün içinde bulur.

İki kısa filmin ardından vasatın üzerinde bir gerilim olan Creep (2004) ve eğlenceli olduğu kadar ürkütücü korku komedi Severance (2006) ile çıkış yapan İngiliz Christopher Smith, yine yazıp yönettiği Triangle ile gerilimli, tempolu, zeki ve dramatik bir filme adını yazdırıyor. Başlangıçta bir orta yaş slasher örneği veya Ghost Ship benzeri kokular yaysa da (Ghost Ship’i de severim aslında) fazla zaman kaybetmeden ana meselesi olan “seyirciyle kedi-fare oyunu oynama” faslına başlıyor. Böylece Jess’in içine düştüğü döngüye seyirciyi de sokmayı başaran Smith, hem yazım, hem de yönetim olarak ustaca kurguladığı filminde gerilim ve gizem temposunu bir an bile düşürmüyor. Jess dışındaki karakterleri birer piyon gibi kullansa da, oynadığı oyunda belli önemlere sahip piyonlar olarak kullanıyor. Ufak tefek aksaklıkların göze batmadığı bu kurgu, döngünün ne zaman başladığı ve neden özellikle Jess’in başına geldiği gibi konulardan çok, aynı sahnelerin farklı bakışlarla tekrarlanması ile daha fazla ilgileniyor. Her tekrarda da yeni dengeler yaratmaya çalışıyor. Bu sayede bıraktığı ipuçlarını teker teker toplayarak/toplatarak seyirciyi de kendi zekâsına uyduruyor ve aslında finale pek benzemeyen finaline doğru adımlarını sağlamlaştırıyor.


Geminin karanlık atmosferi ile dışarının aldatıcı güneşi arasında kurulan kontrast, ilerledikçe cevabını bulan soruların yeni soruları doğurduğu bir gerilim ve film için gerekli sayılabilecek aksiyon, Christopher Smith’in filmini adaşı Nolan’ın Memento başyapıtı kadar olmasa da, sırf onu akıllara getiren çaresiz kısırdöngündeki kurgu disiplini yönünden bile dikkate değer kılıyor bir yerde. Uzun zaman önce yapıp bitirmiş olduğunuz bir puzzle’ı, bozup tekrar yapmanıza benziyor bazı yönlerden. Her geri dönüşte aklın oynadığı deja vu oyunları sırasında yaşanılan kafa karışıklığı veya hafıza kayıpları için gereksiz yere mantıklı açıklamalarda bulunmak yerine, her geri dönüşte yaşanılacak olan aynı şeylerin motivasyonlarına ve tesadüf oranlarına göre hesap edilmiş bir senaryoya sahip. Jess’in bitmek bilmeyen, üstelik hep aynı sırayı takip eden kabuslarını psikolojik referanslara oturtmak yerine, sadece fantastik bir gizem hâlesi üzerinden gerçeklik yakalama gayreti de ayrıca takdir edilesi bir durum.

Avustralyalı aktris Melissa George’dan ayrıca bahsetmek gerek. Film boyunca yüzünden eksik etmediği tedirginlik, tekinsizlik, çaresizlik, korku ve üzüntü duygularının hepsine hâkim, hangisini nerede kullanacağının bilincinde bir oyunla filmi tek başına başarıyla sırtlıyor. Smith’in kendisine biçtiği karakter gereği onunla sağladığımız özdeşleşmede bile birer seyirci olarak kendimizi hem güçlü, hem de savunmasız hissedebiliyoruz. Triangle, Aeolus ve kara üçgeninde seyreden bir döngüyü mitolojik, psikolojik, dramatik ve kurgu matematiği yönünden beslemek gerektiğinin bilinciyle hareket eden Christopher Smith, tüm bu çıkışı olmayan bulmacanın merkezine oturttuğu Jess için Melissa George’dan daha iyisini bulabilir miydi bilemeyiz. Triangle bana göre geride bıraktığımız yılın en kayda değer “saman altından su yürüten” yapımlarından birisi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder