7 Şubat 2016 Pazar

Creed (2015)


Yönetmen: Ryan Coogler
Oyuncular: Michael B. Jordan, Sylvester Stallone, Tessa Thompson, Phylicia Rashad, Ritchie Coster, Tony Bellew, Graham McTavish
Senaryo: Ryan Coogler, Aaron Covington
Müzik: Ludwig Göransson

Ryan Coogler'ın ikinci uzun metraj filmi olan Creed, 70'lerin sonunda başlayan Rocky efsanesinin 2015 yılına kalan parçalarını yeniden birleştirmeye çalışan bir spor dramı. Rocky Balboa'nın önce rakibi, sonra en iyi dostu olan Apollo Creed'in yasak ilişkisinden doğan Adonis Johnson'ın, Apollo'nun eşi Mary Anne tarafından ıslahevinden alınıp büyütülmesi ile başlayan film, hızlı geçtiği bu bölümü bir an önce "bir yıldız doğuyor" kulvarına sokmak istiyor. Mary Anne'in yanında kaldığı süre içinde iyi bir eğitim alıp iyi bir işe giren, hatta terfi bile alan Adonis, genlerindeki boks tutkusunu da kaçak dövüşlere katılarak köreltmeye çalışıyor. Ama bu da yetmeyince işi gücü, hatta Mary Anne'i bırakıp Philadelphia'ya, olayın kaynağına doğru yola çıkıyor. Zira orada "amca" diyeceği eski ağır siklet boks şampiyonu Rocky Balboa var ve Adonis, kendisini onun çalıştırması için Rocky'nin kapısına dayanıyor. Ölen karısı Adrian'ın adını verdiği restoranda emeklilik günlerini geçiren Rocky için bu genç boksör, ona hem eski dostu Apollo'ya olan vefa borcunu ödeme, hem de en büyük tutkusu olan boksa bir antrenör olarak dönme fırsatı tanıyor.

Başı sonu belli boks dramlarının babası sayılan ve kendisinden sonra gelen diğer Rocky filmleri kadar başka filmlere de ilham veren 1976 tarihli ilk Rocky filminin ruhunu tekrar yakalamak isteyen Ryan Coogler, büyük ihtimalle bilerek yine o rotayı benimsiyor ve isimleriyle mitoloji rüzgarları estiren Apollo'nun oğlu Adonis'in yükseliş öyküsünü yazıp yönetiyor. Rotası belli senaryonun en büyük kozu ise Rocky Balboa'nın kendisi. Zaten o olmasa film sıradan boks yapımlarından biri olarak kalırdı. Gerçi bu hali de çok farklı bir film görüntüsü vermiyor. Ancak Coogler'ın amacı da farklı bir film çekmek değil, 80'lerin Rocky ruhunun nostaljik ayrıntılarıyla bezeli, yaşlı Rocky'nin de önemli bir parçası olduğu başka bir yükseliş hikayesi anlatmak. Bu nostaljik ayrıntılarla birlikte, geçmişin bazı hesaplarının tam kapanmamış olması yüzünden o yıllarda çocuk veya genç olan Rocky hayranlarına iş görür bir omurga oluşturuluyor. Apollo ringde kötü durumdayken havlu atmamasıyla Rocky'nin duyduğu vicdan azabı ve Adonis'in hem hiç görmediği biyolojik babasına, hem de kendisine bir "hata" olmadığını ispat etmek istemesi, filme ihtiyacı olan amacı sağlıyor.


Tıpkı efsanenin başlangıcında olduğu gibi, genç boksör Rocky'nin kendi varoluş gayesini keşfetme mücadelesinin başka bir yansıması olarak Adonis'in yükselme mücadelesini izliyoruz. Ne var ki, ıslahevinden kurtulup lüks bir hayata kavuşmuş, ama bu hayatı reddedip sıfırdan başlamak istemiş bir karakterin bu evrelerinin çok hızlı geçilmesi Adonis'in temellerini zayıflatmış. Creed soyadını kullanmak istemeyip kendi adını yaratmak isteyen boksörü, büyük maça çıkmadan önce birkaç maçta daha hızlıca görmeliydik. Keza, filmin tek kötü adamı olan "Pretty" Ricky Conlan'ın da final kapışmasına kadar tek bir maçını bile görmüyoruz. Conlan'ı canlandıran, üç ağır siklet şampiyonluğuna sahip gerçek bir boksör olan Tony Bellew hiç iyi bir seçim sayılmaz. Bunun yanında Adonis - Bianca ilişkisi de çok düz ve heyecansız işlenmiş.  Michael B. Jordan'ın boks alemine iyi giden ama onun dışındaki sahnelere esneklik göstermeyen katı duruşunun da bunda etkisi büyük. Ancak tüm bu olumsuzluklar, filmin Rocky serisi ile olan bağlantısının torpiliyle kendini sevimli kılabiliyor. Nasıl ki Adonis, Apollo'nun evlilik dışı çocuğu ise, film olarak Creed de Rocky'nin gayrimeşru çocuğu izlenimi uyandırıyor.

Filme bu torpili sağlayan, Rocky efsanesinin gölgesinde yer almasını sağlayan yegane unsur tabii ki Sylvester Stallone. Tecrübeli aktör, artık daha yaşlı bir Rocky ve tonton amca olarak filme duygu, mizah, güven, karizma, hüzün, nostalji ne varsa katıyor. Üstelik bunu dengeli ve abartısız bir performansla temin ediyor. Adonis'e aktardığı hayat ve boks tecrübeleri, senaryonun en dişe dokunur anlarını oluşturuyor. Olmasa da olur bir kanser meselesi onun rolünü daha da keskin hale getiriyor ama dediğimiz gibi bu performansın kanser itici gücüne hiç de ihtiyacı yok. Ryan Coogler genel anlamda ortalama bir yönetmenlik gösterse de, özellikle Adonis'in dövmeli boksörle yaptığı maçtaki kesintisiz sahneyle ve final maçındaki dinamik anlatımıyla başarı gösteriyor. İşin içinde Stallone varsa devamının gelme ihtimali de yüksek olan Creed, Rocky filmleriyle gönül bağı olan seyircilerin kaçırmaması gereken bir film.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder