21 Eylül 2015 Pazartesi

The Cove (2009)


Yönetmen: Louie Psihoyos
Müzik: J. Ralph

Eski bir yunus eğitmeni olan, hatta 1960'ların ünlü televizyon dizisi Flipper'ı canlandıran 5 yunusu yakalayıp eğiten, aynı zamanda dizide de rolü bulunan Ric O'Barry, bu yunuslardan birinin stres yüzünden kollarında intihar etmesiyle büyük bir uyanış yaşayıp, yunusların doğal ortamlarından koparılmalarına karşı yılmaz bir aktiviste dönüşmüştür. Yıllarca yaptığı şeyin bir hata olduğunu anlamayıp, bundan sonrasında yunuslara ve balinalara karşı yapılan tüm kötü muamelelere karşı çıkarak kefaret arayışına giren O'Barry, Japonya sahil şeridindeki Taiji bölgesinde katledilen yunusları kurtarmak için yönetmen Louie Psihoyos ile biraraya geliyor. Başta temkinli yaklaşsa da sonradan kendini bu katliamın ortaya çıkması için bir farkındalık yaratmaya adayan O'Barry'ye yardım eden Psihoyos, balıkçılar ve hükümet emrindeki polis teşkilatının engellemeleriyle karşılaşır. Bölgedeki bir koyda yunusların vahşice öldürülmesini filme alıp tüm dünyaya duyurmak isteyen O'Barry ve Psihoyos, bunu yasal yollardan yapamayacakları için çok tehlikeli bir plan yaparlar. Yunus katliamını önlemek bu amacın çok önemli bir parçası olsa da, bu işin aslında çok katmanlı boyutları da gözler önüne serilir.

2010 yılında En İyi Belgesel Oscar'ı kazanmış The Cove, arkasında milyon dolarlık bir pazar bulunan yunus parkı eğlencesine en önemli kaynağı sağlayan Taiji'de yaşananların perde arkasını, bu arka planı ortaya çıkarma sürecinin detaylarını işleyen mükemmel bir belgesel. Yaptığı bireysel eylemlerle defalarca tutuklanmış olan O'Barry, gizlice girdiği ve tanınmamak için maskeyle dolaştığı Taiji'de yönetmen Psihoyos ile buluşup ne yapabilecekleri hakkında kafa yoruyorlar. Bu hayvanların öldürülmesini durdurmak için yapabilecekleri tek şey, tabii ki görüntü alabilmek. Ama güvenlik önlemleri, yabancıları takip eden casuslar, gözaltına alındıktan sonra yaklaşık 1 ay süresince işkence gördükten sonra tutuklanma tehlikesi, o koyda neler olduğuna dair gerçekleri elde etme önünde mühim bir engel teşkil ediyor. Ama Psihoyos, sinema efektörlerinden profesyonel dalgıçlara, kamera dublörlerinden bilim adamlarına kadar varan bir grup ismi biraraya getirerek bu amacı gerçekleştirme uğruna gerilla yöntemlere başvuruyor. Kendi tabiriyle Ocean's 11 gibi bir ekip kuran yönetmen, gerilim dolu birkaç denemeyi değme macera filmlerine taş çıkaracak kadar gerilimli ve akıcı bir kurguyla aktarıyor.


Ama The Cove, sadece bu deneme sürecini anlatmaktan ibaret bir yapım değil. Yunus ve balina avının ekonomik, sosyal, kültürel, duygusal boyutlarıyla, tüyler ürperten gerçekleriyle, insani ve vicdani muhasebeleriyle kusursuz bir arka plan oluşturarak bunu yapıyor. Toplumun her kesimine sıçramış bir çürümenin parçalarını birleştirmeye çalışıyor. Örneğin Dünya Vahşi Yaşam Örgütü, GreenPeace, Uluslararası Hayvan Yardım Fonu gibi milyon dolarlar toplayabilen oluşumların yunus katliamları için sessiz kalması, IWC (International Whaling Commission - Uluslararası Balinacılık Komisyonu) yönetmeliğinde devletlerin bilim araştırmalarında kullanmaları için balinaları avlamalarına izin vermeleri, bunu fırsat bilen Japonya'nın yılda yaklaşık 23.000 yunusun katledilmesini sağlaması, buna bağlı olarak Doğu Karayipler'deki tüm fakir adaları IWC üyesi yapıp onlardan kendi lehlerinde oy kullanmaları için rüşvet vermesi gibi daha pekçok akıl almaz yöntemlerden haberdar oluyoruz. Park ve akvaryumlara gönderilen yunuslardan hayvan başına 150 bin dolar kazanıldığını, seçilmeyen yunusların da o koyda katledilip 600 dolardan et sektörüne pazarlandığını öğreniyoruz. Üstelik yunus etinin içerdiği yüksek oranda civa yüzünden zehirli olduğu gerçeğine rağmen. Bu etin sanki başka bir balığın etiymiş gibi pazarlanıp yasal olarak satılması, hatta okullarda çocuklara zorunlu olarak dağıtılması akıllara durgunluk veriyor.

The Cove "tüm sosyal değişimleri başlatan bireysel hareketler olmuştur" mottosunu destekleyecek bir sürü kanıta sahip ki, deniz canlılarını korumaya yönelik onca kurum, kuruluş, komisyon, organizasyon, örgüt, fon ne varsa hepsinin basiretsizliklerinden dem vurmasıyla ayrıca çok önem taşıyor. Yunus ve balinaların öldürülmesini eski geleneklere (ki Japon halkın bu geleneklerden haberi yok) ya da bu balıkların diğer küçük balıkları yiyerek balıkçılık sektörüne zarar vermesine bağlayarak meşrulaştırmaya çalışan IWC Japon temsilcileri algı operasyonlarına en iyi cevabı ekibiyle beraber bu belgeselde veren Louie Psihoyos, Oscar ile beraber dünyanın çeşitli yerlerinden aldığı birçok ödülle farkındalık yaratmayı başardı denebilir. Filmin sonunda elde edilen bazı başarılar kadar, birçok yardım kuruluşu, web sitesi, imza kampanyaları, konferanslar ile hala çaba gösterilmekte. Ekibin koya yerleştirdiği gizli kameralarla elde edilen görüntülerin bile tek başına bir fark yaratması gerekir. İşte o zaman Ric O'Barry'nin belgeselde yer alan şu cümleleri anlamını dehşet verici gerçeklikte bulur: "Yunus balığı gülüşü, doğanın en büyük aldatmacasıdır. Onlar hep mutluymuş gibi bir izlenim yaratır."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder