18 Şubat 2009 Çarşamba

Lila dit ça (2004)


Yönetmen: Ziad Doueiri
Oyuncular: Vahina Giocante, Moa Khouas, Karim Ben Haddou, Lotfi Chakri, Hamid Dkhissi, Carmen Lebbos, Edmonde Franchi, Ghandi Assad
Senaryo: Chimo, Ziad Doueiri, Mark Lawrence, Joelle Touma
Müzik: Nitin Sawhney

İlk filmi West Beyrouth ile Lübnan’da geçen çocukluk yıllarını usta bir sinema diliyle aktaran Ziad Doueiri’nin ikinci filmi Lila Says (Lila dit ça), Fransa’da Arapların yoğun olduğu Shady Grove adlı bir mahalleye taşınan sarışın güzel Lila ile, zengin iç dünyasıyla yazarlığa yeteneği olan 19 yaşındaki duygusal arap genci Chimo’nun adı konmakta zorlanan ilişkisi üzerine kurulmuş hüzünlü bir hikaye. Erotik, hatta pornografik hayalleri olan, bunlara geleceğine dair planladığı daha masumlarını ekleyen ve hepsini kendisine yakın gördüğü Chimo ile paylaşan Lila, kendi tabiriyle “araba mezarlığının ortasındaki bir Ferrari” ukalalığına rağmen, aslında kendisini aşık olacağı erkeğe saklayan, fahişe ruh ile serseriliğin karıştırılmaması gerekliliğinin sembolü bir karakter.

Öte yandan filmi, yazdığı hikayesinin iç sesiyle izlediğimiz Chimo ise, şiirselliği, benzetmeleri, sıkıntıları, tutkuları ve en önemlisi Lila’ya duyduğu aşkıyla bezeli cümlelerin renklendirdiği senaryonun sözcülüğünü yapıyor. Lila’nın bakire edepsizliğiyle orasını burasını Chimo’ya göstermesi, ona baştan çıkmış bir erotizmle uydurduğu hikayeler anlatması, buna karşın Chimo’nun ona duyduğu saf ve tertemiz aşkının yarattığı şaşırtıcı uyumu samimice aktaran diyaloglar, filmi dengeliyor. “Yaşam yanımdan geçip gidiyor” diyen Chimo’nun “eğer vajina ile özgür Filistin arasında bir seçim yapmam gerekseydi vajinayı seçerdim” ile “ona sudan çıkmış bir balık gibi susadım” arasında gidip gelen bu dengeli, sevimli, romantik ve hüzünlü dertleşmeleri, biraz da “işler olacağına varır” kolaycılığına kaçan trajik finali ile sekteye uğrar gözükse de, gerçek dünyanın böylesi acımasızlıkları, bazı filmlerin hassas dokularını daha da öne çıkarabiliyor.

Kamera ve teknik detaylarda ustalaşmış Ziad Doueiri, bu tecrübesini dinamik ve sabit kamera hareketleri, fotoğraf tadında görüntüleri ve doğru yer-zamanda durduğunu hissettirdiği akıcılığıyla belli ediyor. Ayrıca Nitin Sawhney tema müzikleri ve Vanessa Daou, Air, William Orbit şarkıları da, hüzün olup yağan atmosferler yaratarak bu senaryo-görüntü estetiğine frekans ortaklığı ediyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder