26 Mayıs 2008 Pazartesi

Vantage Point (2008)


Yönetmen: Pete Travis
Oyuncular: Dennis Quaid, Matthew Fox, Forest Whitaker, William Hurt, Saïd Taghmaoui, Eduardo Noriega, Edgar Ramirez, Ayelet Zurer, Sigourney Weaver, Bruce McGill
Senaryo: Barry Levy
Müzik: Atli Örvarsson

ABD başkanına yapılan bir suikaste beş farklı noktadan beş farklı bakış… Konusuyla özellikle Brian De Palma gibi kamera oyunlarından hoşlanan sinemacıların ağzının suyunu akıtacak bir film olan Vantage Point, muhteviyatına kattığı politik eleştiri, aksiyon, gerilim kalemlerinin bütününe hakim bir film değil ne yazık ki. Aslında farklı bakış açılarıyla izlediğimiz suikast bölümleri birtakım aksamalara, kabullenmesi zor tesadüflere rağmen iş görür denebilir. Fakat gerisi düşünüldüğünde akla birçok soru takılıyor.

Neden ABD başkanı sahnedeyken sıradan bir seyirci başkanın yakın korumasına zoom yapsın ve onun baktığı yere bakma ihtiyacı duysun? Yüzlerce insanın ortasına bomba koymaktan çekinmeyen, ama yolun ortasında kalmış bir çocuğu ezmemek için direksiyon kıran terörist vicdanı hangi tribüne oynuyor? Sabah erken kalkan nasıl bu kadar kolay başkan koruması olabiliyor? Bu kadar zeki biçimde organize olmuş bu terörist grup, başkanı ele geçirmek adına niye bir barış zirvesini sabote etmeye çalışıyor? Özenle saklanan başkana ulaşmak bir terörist için nasıl 3. sınıf aksiyon zekası kadar kolay olabiliyor? Eduardo Noirega’nın canlandırdığı polis Enrique’nin olayı neydi? Bunun gibi daha nice boşluklar, kendini ciddiye alan filmlerin yapmaması gereken hatalar. İlginçtir, teröristlerle Amerikan gizli servisi arasında zekaya dayalı sidik yarışının galibini belirleyen nedense zeka olmuyor. Basit ve inandırıcılığı şüpheli tesadüfler, akabinde de bir kahramanın şahsi becerisine ve bolca kaba kuvvete dayalı hazırcılıkla da pekala zafere ulaşılabiliyor.


Sigourney Weaver’ın çok kısa göründüğü TV haber yöneticisinin gereksizliği bir yana, Forest Whitaker’ın da Oscar sonrası ciddi bir kariyer gözden geçirmesi yapması gerek. Gerçi kendisi “Oscar sonrası yerim kariyerini” şeklinde piyasa fiyatını katlamış oyuncular kervanının tek üyesi değil. (Bkz. Nicholas Cage, Halle Berry, Cuba Gooding Jr., Anna Paquin, Jamie Foxx ve daha onlarcası). Ama kendisini böyle 2. sınıf rollerde görmek can sıkıcı. Filme giydirmeye devam edersek eğer, suikast anına yapılan geri dönüşlerde farklı bakış açılarının matematiği tatmin edici değil. Orijinal fikrine yeterince sahip çıkamayıp işi aksiyona vurunca mantık hataları ve samimiyetsizlikler içeri doluşmuş. Politik yanı da zaten üzerinde durulmayacak kadar düz ve çocukça.

En son The Kingdom filmi de “bu iş burada bitmeyecek, hepsini haklayacağız” şeklinde her iki tarafı eşzamanlı dillendirmişti. Vantage Point’te de “bu savaş hiç bitmeyecek” papağanlığı sürüyor. Onu anladık. Düzmece, kendini haklı çıkarmaca ve duygu sömürmece bir katliam uydurup Rambo’luğa soyunsa da The Kingdom, metin yönünü sağlama alma iyi niyetine sahip bir filmdi denebilir. Bunda ne derece başarılı olduğu da tartışılır. En azından tartışılır, bu da bir şeydir. Ama Vantage Point, beceremeyeceğini belli ettiği politik acemilikleri bir kenara bırakıp, doğrudan çekim teknikleri ile puzzle bir suikast anatomisi üzerinden yürüyebilecek iken, başkanın kıçını kurtaran filmler kulübünün taze bir üyesi olmaktan öteye geçemiyor.


Filmin çok methedilen aksiyon tantanasını da abartmaya gerek yok. Aksiyon yönünden bana göre en iyi sahnesi, Salamanca’nın dar sokaklarında yapılan ralli misali araba takip bölümüydü. Belki onun da pek bir özelliği yoktu ama bu sahnelerin iyi çekilmiş olanlarına özel bir ilgim olduğundan mıdır hoşuma gitti. Tabi onca ünlü ama kuru kalabalık içinde Dennis Quaid faktörünü de filmin artı hanesine yazmak isterim. Tecrübeli oyuncu yaşına rağmen (54) böyle filmlerin ayakları yere basan süper kahraman ihtiyacını karşılayabildiği gibi şahsen beğendiğim aktörlük yanını da tümden sele vermemiş. Özellikle bakışları ve panik havasına uyumlu karizmasıyla kötü adamların icabına bakması için tüm bu donanımı sırtlamış. Her bürokratın sahip olmayı canı gönülden arzu edeceği fedakar koruma Thomas Barnes tiplemesi, oyunculuk yönünden de başrol kavramının hakkını filmin kalıbına istinaden verebilen doyuruculukta denebilir.

Bir filmin baştan sona adrenalin içermesi, çoğu zaman önemli bir tercih sebebidir. Vantage Point bu tercih için biçilmiş kaftan. Ama altına girdiği, boyundan büyük olduğunu zaman içinde anladığımız meselelere hiç bulaşmasaymış, kendisini kıvamını iyi tutturduğu hızlı temposu ve orijinal çıkış noktasıyla (ve muhtemelen o bulaşmamışlığının da getirisiyle daha olgun bir film olarak) hatırlayabilirmişiz gibi geliyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder