15 Mart 2008 Cumartesi

Osama (2003)


Yönetmen: Siddiq Barmak
Oyuncular: Marina Golbahari, Arif Herati, Zubaida Sahar, Mohamad Nader Khadjeh, Mohamad Haref Harati
Senaryo: Siddiq Barmak
Müzik: Mohammad Reza Darvishi
 
Taliban rejiminin hüküm sürdüğü Afganistan'da kadınların yanlarında bir erkek akrabaları olmadan sokağa çıkmaları yasaklanmıştır. Hiçbir erkek yakını olmayan kadınlarsa evlerinde açlıktan ölmeye mahkumdur. Bir anne ve oniki yaşındaki kızı da Taliban başa geçtikten sonra işsiz kalırlar ve anne kocasıyla erkek kardeşini savaşta kaybeder. Kendisi ve çocuğunu hayatta tutabilmek için annenin yapabileceği tek birşey vardır. Kızını erkek kılığına sokmak... Artık her dakikaları Taliban askerleri tarafından farkedilme ve öldürülme korkusuyla geçmeye başlar. Hayat artık zorlu bir yolculuğun ucundadır.
 
Taliban’ın kadına bakışı (aslında bakışı falan olduğu söylenemez gerçi) kadar katı bir tutum, yobazlığı taşıyabileceği en üst noktaya taşıyor. Günümüzde pek çok İslam ülkesi bu yönde kabuğunu kırmaya çalışırken Afganistan’da kadının adı yok. Kadın, bırakın karar vermeyi, konuşmaz, yanında ailesinden bir erkek olmadığı müddetçe sokağa çıkamaz. Çıkarsa da “burka” denilen ve yüzü bile kapatan yerel çarşafıyla çıkar. Böyle bir ortamda büyümeye çalışan 12 yaşındaki bir kız çocuğunun babası cephede ölmüş, annesi ise ona ve büyükannesine bakmak için çalışmak zorunda kalmıştır. Başlarında bir erkek olmadığından rahatça çalışamayacağı için, birgün küçük kızının saçlarını kesip, onu bir erkek çocuk gibi giydirerek yanına alabilecek, böylece serbestçe işe gidip gelebilecektir. Osama adını alan küçük kızı annesi, babasının yakın bir arkadaşının yanına çırak olarak verir. Adam, Osama’nın kız çocuğu olduğunu bilmekte ve onu Taliban’dan korumak istemektedir. Birgün Taliban, köydeki tüm erkek çocukları toplayıp eğitmek üzere kampına götürür. Tabi aralarında Osama’da vardır. Böylece küçük kızın talihsizliği artık iyiden iyiye tehlikeye düşer.
 

Siddiq Barmak’ın yazıp yönettiği Osama, birçok yönden cesur bir film. Zaten Taliban rejiminin gölgesinde geçen bir film, rejim aleytarı bir üslup ile drama-politik bir dil kullanmaz ise sıkıcı olurdu. Bu yönden pek sıkıntısı olmayan film, Osama’nın dramını biraz şiirselleştirmeye çalıştığı anlarda inandırıcı olamıyor. Örneğin, Osama’nın annesi tarafından kesilen bir tutam saçını saksıya dikip, serum hortumuyla su vermesi, düş dünyasının zenginliği hakkında bize hiçbir bilgi verilmemiş bu küçük kızın kapasitesini göstermek için fazla zorlama olmuş. Keza, çırak olarak çalıştığı dükkanın arka tarafında sürekli ip atlaması da, “çocukluğunu yaşayamayan çocuk” diye göze sokulması gereken fazla duygusal bir tavır olmuş. Ama Osama, o “sırrın açığa çıkma” durumunun yarattığı gerilime çok hakim. Bizi küçük Osama’nın çaresizliğine ortak ettiği gibi, Afganistan çıkmazına da dahil etmeyi başarıyor. Bu sıkışmışlık hissini böylesi küçük bir filmden beklemeyenler, ilham kaynağı olan Afganistan’ın kayıp yaşamı ve Taliban eleştirisini taraflı/tarafsız diye basitleştirerek hafife alabilirler.
 
Siddiq Barmak’ın cesaretinden bahsettik. Ama o cesaretin de bir sınırı var. Açık hava mahkemesinin şipşak gerçekleştirdiği infaz, çocukların gusül abdestini öğrendikleri sahneler, finalin -iyiki de- görmediğimiz bölümleri kontrol altına alınmış. Bu göremediğimiz çoğu sahnenin etkisi, zaten onları görmememizde saklı biraz da.. Bu kontrollü tavır, dramatik dengeye zarar vermediği gibi, olası bir cahil cesaretinin eşiğinden de dönülmesini sağlamış. Politik ve dini eleştirileri Osama ve biraz da onun kız olduğunu bilen, ama bunu onun lehine kullanmayan Espandi gibi iki çocuk üzerinden yapmaya çalışması bile filmi yeterince cesur sınıfına koyabilir. Silahın yanında dolarla, teknolojiyle istila edilmeye çalışılan bu toprakların katı din kuralları ve geleneklerle kuşatılmış atmosferini yer yer sembolik, lirik ve gerilimli bir anlatımla birleştirmeye çalışan Siddiq Barmak, hemen her sahnesine koyduğu Osama ile, tipik “çocuk gözüyle Afganistan” teması yanında, acı gerçekçi yaklaşımına da ivme kazandırıyor. Tabi bunda küçük Marina Golbahari’nin etkisi çok fazla. Değme oyunculara taş çıkartan Golbahari’nin gerek yüz hatları, gerekse kabiliyeti, bir zamanların Léon’unda oynayan 13 yaşındaki Natalie Portman’ın duruşuna hiç uzak sayılmaz. Ama Siddiq Barmak’ın Golbahari’den başka çok önemli bir kazancı daha var ki, o da film için kendisine her türlü desteği sağlayan yılların ustu İranlı sinemacısı Mohsen Makhmalbaf.. Cannes, Golden Globe, Londra ve daha pek çok önemli film organizasyonundan ödüllerle dönen Osama, hiç ödül almasa bile övgüleri hak ediyor.

1 yorum:

  1. Final sahnesine kadar umudumu kaybetmedim :)
    Daha fazla doğu filmleri eleştirilerini ve tavsiyelerini bekliyoruz.
    Kolay gelsin.

    YanıtlaSil