1 Şubat 2007 Perşembe

Memories Of Murder (Salinui Chueok) (2003)


Yönetmen: Bong Joon-ho
Oyuncular: Kang-ho Song, Sang-kyung Kim, Roe-ha Kim, Jae-ho Song
Senaryo: Bong Joon-ho, Kwang-rim Kim, Sung Bo Shim
Müzik: Tarô Iwashiro

Yıl 1986... Gerçek bir olaya dayanan filmde askeri dikdatörük altındaki Güney Kore'nin bir kırsalında genç kızlara tecavüz ederek öldüren bir seri katil çevreye korku salmıştır. Olayı araştıran iki yerel dedektif, kendi ilkel yöntemleriyle katili bulmaya çalışmaktadırlar. Seul'den gönderilen işinin ehli bir özel dedektifte onlara katılınca araştırma yön değiştirir. Katil cinayetlerini işledikçe kaçan ve kovalayanlar arasında geri dönülemez bir takip başlar.
 
Seri katil filmlerinin diğer gerilim filmlerinden farkı, cinayeti işleyenin belli bir disiplini takip ederek, kendi çapında ilkeli bazı aşamalardan geçmesi; saplantıları, fetişleri ve yapılan “işe” atılan imzalarıyla bir fenomen yaratma çabası içindeki hasta ruhları mercek altına almasıdır. Film yapmaya bu kadar elverişli bir kavramı işlemek ise sanıldığı kadar kolay değildir. Seyirci ile kedinin fareyle oynadığı gibi oynayacaksınız, elinizden geldiğince farklı karakterler yaratıp film ilerledikçe hedef saptıracaksınız, kurbanlar arasında ortak noktalar uyduracaksınız, katilin peşine düşenleri belli bir karizmaya sahip ama genellikle sorunlu veya sıradan polisler-dedektifler arasından seçerek seyirci ile empati kurmayı deneyeceksiniz ve bütün bunları yaparken son derece ciddi olacaksınız. Bunun için son derece acımasız olmanız da gerekiyor. İzleyicide klostrofobi etkisi yaratabilmek için ortam kasvetli olacak, hava kapalı veya yağmurlu olacak. Son derece etkileyici bir finaliniz olması gerekiyor, seyirci son ana kadar katili öğrenmemeli, öğrense bile nedenini anlayamamalı. Tabi bu nedenin belli bir amaca hizmet etmesi de ayrı bir husus. Bu cümlelerden sonra aklınızda birçok film canlanmıştır. Birçoğu da sinema tarihinin önemli filmleri arasındadır zaten. Silence Of The Lambs, Se7en, Saw ve daha niceleri.. Başyapıt olan da var, klişe dozunu kaçırıp silinen de. Güney Kore yapımı Memories Of Murder kesinlikle ilk gruba dahil edilmesi gereken bir film.

 
Yönetmen Bong Joon-ho , gerçek bir polisiye olaya Güney Kore’deki dönemin sıcak politik ortamını da ustaca yedirmiş. Ama bunu dozunda ve bazılarının yaptığı gibi izleyenin boğazına gazete tıkmadan yapmış. Yukarıda bahsedilen seri katil filmleri klişelerinden bazılarını filmde de görmek mümkün. Ancak filmin o kadar özgün ve doğal bir yapısı var ki, Memories Of Murder’ın polisiye-gerilim üst başlığındaki alt başlıkları komedi ve dram.. Özellikle ilk yarıdaki sağlam komedi ve ilerledikçe yerini alan taş gibi bir dram seyirciye zengin bir sofra sunuyor adeta.. Başroldeki, kentin sert dedektifi Park Doo-Man (Kang ho-Song) ve Seul’den gelen kariyerinin zirvesindeki dedektif Sao Tae-Yoon (Sang-kyung Kim) etkileyici oyunlarıyla, bu tip filmlerde olması gereken yegane unsuru, yani karakter-seyirci bütünleşmesini hakkıyla yerine getiriyorlar. Bu iki karakter aynı zamanda kasaba-kent kültürünün referansları olarak zaman zaman çatışsalar da, ortak amaca hizmet etmelerinden dolayı işbirliği içinde olmanın temsili durumundalar. Bu iki kültürün dünyanın her yerinde aynı olduğunu hissediyoruz. İki dedektif arasındaki yorum, yöntem, zihniyet farklı ama içgüdü ve hırs olarak hiçbir fark göremiyoruz.

Görüntüler ve dramatik yapı o kadar güçlü ki, bir yara bandı, bir erkek gömleği, bir serum şişesi bile anlam kazanıyor. Karakter ve konu gelişimi mükemmel. Görüntüler çok etkileyici. Senaryo konudan saptığı anlarda bile kuvvetli ve anında konuyu yakalıyor. Genç kadınlar öldükçe dedektiflerin ve tabi ki bizlerin katile olan nefreti artıyor. Tüm bunlar olurken Tarô Iwashiro’nun her atmosfere uygun müzikleri de zaten derinlerdeki filme ayrı bir derinlik, endişe-korku-şüphe-hüzün katıyor. Tüm bu bahsedilen oyuncu, görüntü, dramatik kurgu ve müzik faktörleri, özellikle sağanak yağmur altındaki tünel önü sahnesinde zirveye ulaşıyor. Filmin belki de unutulmaz anlarının en unutulmazı bu sahne olsa gerek. Bu farklı dünyayı, bu farklı sinemayı ciğerlerine çekesi geliyor insanın. Ve bunları bir dedektiflik hikayesinde hissediyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder