Yönetmen: Pavlo Ostrikov
Oyuncular: Volodymyr Kravchuk, Alexia Depicker
Senaryo: Pavlo Ostrikov
Müzik: Mykyta Moiseiev
Bilinmeyen bir gelecekte insanlık 150 yıl boyunca geçici depolama alanlarında 3 milyar tondan fazla nükleer atık biriktirmiştir Bu duruma çözüm olarak Doğu Avrupa'nın en büyük nükleer atık bertaraf şirketi, OBRIY adlı kargo gemisiyle nükleer atıkları Dünya'dan Jüpiter'in uydusu Kalisto'ya taşımakla görevlidir. Gemide bir salon, spor salonu, mutfak, yatak odası ve pilotun moralini yüksek tutmak amaçlı Maxim adlı bir robot bulunmaktadır. İki yıl gidiş, iki yıl dönüş olmak üzere 4 yıllık bir yolculuk gerektiren bu görevin pilotu Andriy Melnyk kendine bu gemide basit bir yaşam kurmuştur. Ama bir gün sebebi belirsiz patlamalarla dünya yok olur. Andriy bir anda evrende sağ kalan tek insan olmuştur. Geleceğin belirsizliğiyle yaşamayı sürdürürken, Satürn atmosferini izlemekle görevli Catherine adlı bir Fransız meteoroloğun bulunduğu istasyondan çağrı alır. Gecikmeli bağlantı ve tercüman uygulamasıyla sonsuz uzayda konuşmaya, geçmişlerini, yaşamlarını, hislerini paylaşmaya başlarlar. Bu sohbetlerin birinde Catherine'in tehlikede olduğunu öğrenen Andriy, hasarlı gemisine, uzun mesafeye rağmen onu kurtarmak üzere çılgın bir yolculuğa çıkar. Birkaç kısa film ve dizi bölümü sonrasında ilk uzun metrajını çeken Ukraynalı Pavlo Ostrikov'un yazıp yönettiği U Are The Universe, fantastik fikri, referansları ve izole duygusallığıyla başarılı bir ilk film.
Silent Running (1972), The Moon (2009) gibi yapımları anımsatan U Are The Universe, Andriy'in rutini, Andriy ve robot Maxim'in sohbetleri şeklinde ilerlerken, etkileyici bir sahneyle dünyanın yok oluşunu görüyoruz. Sebebi dile getirilmiyor ama sanki nükleer savaşların paranoyasıyla tahmin yürütüyoruz. Asıl konumuz, önce uzayda, şimdi de evrende tek başına kalan Andriy'in hayatını bundan sonra nasıl sürdüreceği. Dönecek bir eviniz, bırakın evi, bir dünyanız bile kalmamış, evrendeki tek insan siz kalmışsınız. Pek çok insanın aklına gelmiş bu fantezi Pavlo Ostrikov'un da kafasını kurcalamış, buradan ilham verici hikayeler fışkıracağını fark etmiş olacak ki, bu en temelde hüzün veren durumu aksiyon veya komediye çevirmeden haklı olarak melankoliye oynamış. Çünkü evrende bir başınıza sınırlı kaynaklarla bir kargo gemisinde kaldıysanız, kurtulsanız bile zaferle döneceğiniz bir eviniz yoksa bunun en güçlü hissedileceği yer sonsuz uzay boşluğunda sürüklenen yaralı bir geminin kederli kolları olsa gerek. Ostrikov, gerilim yaratmak için kasmak yerine, dram, mizah, hüzün, gizem ne varsa onları bu melankoli üzerinden tanımlıyor. Tesadüfen bağlantı kurduğu meteorolog Catherine ile işin içine romantizm de girince, bu kanalın tüm ümit ve ümitsiz verilerini kullanmak istiyor. Maxim dışında konuşacak birinin olmaması yüzünden, onunla da geçen zamanla artık uzun yıllardır birlikte yaşayan huysuz bir çiftin sıkıcılığına kapılmışken Catherine sayesinde hem Andriy'i yakından tanıma, hem de kelimenin tam anlamıyla bu "uzak mesafe ilişkisinin" gelişimini izleme fırsatı buluyoruz.
Catherine'in sesiyle filme dahil olmasıyla farklı bir ivme kazanan, izole yapısını ikiye bölen film, kanlı canlı gördüğümüz Andriy'in içinde bulunduğu durum gereği büründüğü duygu yoğunluğunu da kendince betimlemeye çalışıyor. Konuşmalar ilerledikçe, paylaşılanlar iki karakteri birbirine daha da yakınlaştırdıkça Andriy'in bazı ergen davranışlarını anımsatan, adeta çaresizliğin gölgesinde filizlenen, yüreğinden kelebekler uçuran duygusal coşkusu ve temkinsizliği Ostrikov tarafından çok iyi dikilmiş bir kıyafet gibi. Elindeki tüm imkanları kullanarak Catherine'i bulmak isteme çılgınlığı da bunlardan biri. Ufak kırılma anları, gelgitler, sürprizler, bir sürü güzel ayrıntı ve aynı güzellikteki final, filmin seyirciyle olan bağlantılarını hep dinç tutuyor. Gemi dışındaki uzay görüntüleri, gemi içine sızan ışık ve gölge tanımları, gemi içinin modern tasarımıyla Andrey'in bazı alanları özelleştirmesinden mülhem rafinelik arasında yaratılan dengeler, uzayda olduğumuzu unutturmadığı gibi, evrende kalan tek insanın sınırlı yaşam alanlarıyla insan kalmaya çalışmasının da fikriyatını ortaya koyuyor. Video klip kökenli görüntü yönetmeni Nikita Kuzmenko ile birlikte Pavlo Ostrikov, filmin duygusal yönden ağır görünen havasına çok çarpıcı uzay görüntüleriyle genişlik katmak, aynı zamanda Andriy'in yalnızlığını keskinleştirmek arasında usta bir denge kuruyorlar. Andriy rolünde başlangıçta çok sıradan bir görüntü veren, giderek açılan ve kendini benimseten oyunuyla Volodymyr Kravchuk filmi gayet iyi taşıyor. Zamanla yalnızlık üzerine çekilmiş en iyi filmler arasında gösterilecek potansiyeldeki U Are The Universe, 2024'ün en iyi filmlerinden de biri kesinlikle.