13 Aralık 2017 Çarşamba

Baby Driver (2017)


Yönetmen: Edgar Wright
Oyuncular: Ansel Elgort, Kevin Spacey, Jon Hamm, Jamie Foxx, Lily James, Eiza González, Jon Bernthal, CJ Jones, Flea, Lanny Joon
Senaryo: Edgar Wright
Müzik: Steven Price

Genç bir müzik tutkunu olan Baby, soygun tertipleyen Doc'ın kurduğu küçük çeteleri olay yerinden kaçırma görevi üstlenen yetenekli bir sürücüdür. Birkaç sene önce Doc'ı soyduktan sonra ona tekrar yakalandığı için borçludur. Doc ise bu yüzden, Baby'nın soygunlardan payına düşen payın büyük bir kısmını keserek ona az bir miktar vermektedir. Sağır, dilsiz, fiziksel engelli üvey babası Joseph ile yaşayan Baby, para biriktirmektedir ve borcu bitince bu işleri bırakacaktır. Ama Doc'ın, direksiyonda harikalar yaratan Baby'yi bırakmaya pek niyeti yoktur. Güzel garson Debora ile tanışan ve ona aşık olan Baby, onunla birlikte huzurlu bir hayat planlamaktadır. Ama patlamaya hazır birer bomba gibi olan Bats, Buddy ve Darling'in yapacağı bir postane soygunu için Doc tarafından tekrar çağrılır.

Konusu ne olursa olsun, senaryoları ve yönetmenliğiyle kendine has bir yer edinmiş İngiliz Edgar Wright'a ait Baby Driver, ABD/İngiltere ortak yapımı bir film. Shaun Of The Dead, Hot Fuzz ve The World Ends'den oluşan üçlemesi, arada Scott Pilgrim vs. The World uyarlaması ile popüler sinemayı bağımsız unsurlarla karıştırarak yarattığı, mizahın farklı tonlarla hiç eksik olmadığı filmlere adını yazdıran Wright, filmleriyle ilgili her yeni haberde heyecan dalgası oluşturan bir yönetmen haline geldi. Bu filmler sayesinde onu seven kitle, zeki espriler, durum komedileri ve absürt mizah içeren, nereye gideceği kestirilemeyen adrenalin yüklü filmleri bağrına bastı. Özellikle mizahi açıdan iyice sıradanlaşan senaryoların yanında Edgar Wright filmleri maden gibiydiler. Hala da öyleler. Üstelik yıllar geçtikçe demleniyorlar. Popüler kültür tarafından Tarantino'nun farklı bir versiyonu olarak görülen Wright, sırf bu üçlemesi sayesinde tıpkı Tarantino ve Stephen King gibi fikirleri önemsenen, sene sonu en iyi film listesi merakla beklenen ikonik bir figür haline geldi. Bu vesileyle Baby Driver'ın yarattığı heyecan dalgası, bir Wright hayranı olarak hepimizi sardı.

Çoğu filmi gibi Baby Driver da seyirciyi ikiye bölen bir film. Edgar Wright'ın tarzına alışmış olanlar için olağan bir durum. Fakat bu kez kendimden örnek vererek birşey daha fark ettim. Baby Driver, genel bir ikiye bölme yanında, tek bir seyirciyi de kendi içinde ikiye bölen bir film olabilir. Yani Wright seven bir seyirci filmde sevdiği veya sevmediği sahneler bulup, bunu Wright'a yakıştırmayabilir. Ben de bunlardan biri olarak Baby Driver'ı bir Edgar Wright filmi olarak sevmedim. Künyede onun adı geçmese kimsenin de bunun bir Edgar Wright filmi olduğunu anlayacağını sanmam. Bunun en birinci sebebi, mizah eksikliği. Wright'ın tüm filmleri, gücünü bu mizahtan alıp, onu renklendirebilen, şekilden şekile sokabilen, absürtlüğünü sevdiren, hatta belli bir mizah ciddiyeti yaratabilen karakterdeydiler. Baby Driver ise ezberlenmiş aksiyon planlarına, gereksiz bir agresifliğe, türlü karakter tutarsızlıklarına sahip bir film. Fakat Wright'ın klişeleri çok sevdiğini, onlarla kendi tarzında dalga geçtiğini, onlardan yeni klişeler ürettiğini biliyor olmak, Baby Driver'ı sevmemizin önüne ciddi engeller çıkarıyor.


Mizah eklemeye çalıştığı anlarda dahi güldürmeyi pek beceremeyen Wright, 80'li yılların klişe polisiyelerinden, 90'ların şansı yaver giden beceriksiz kahramanlarından ya da birkaç koldan sıkıştırılmış günümüz iyi adamlarından sıkıcı izler taşıyor. Kötü adam olarak sadece Bats tiplemesi gerginlik yaratabiliyor ama onun da karizma sorunu var. Yazım olarak aceleye getirdiğini düşündüren senaryosunun gideceği yeri pek kafaya takmayan, belki de sadece sonunu tasarlayıp o sona nasıl yol alacağına özen göstermeyen bir anlatım seçiyor. Mesela sonlara doğru kahramanın etrafındaki çemberi daraltmak iyi fikirken, çok iyi bir "kaçış şoförü" olarak aksiyon sahnelerinde saniyelik doğru kararlar alan Baby'nin bu çemberden çıkmak için bir planı olmaması büyük eksiklik. Tabii çıkış planı olmayan senaryolardan da iyi filmler çıkıyor. Ama Baby Driver onlardan değil. Zira bu çıkışı kendi haline bırakınca hiçbir ilginçlik oluşmuyor. Üstelik kahramanın bu plansızlığı onu aptal ve beceriksiz gösterme riski de taşıyor. Nicolas Winding Refn filmi Drive hem bundan daha 80'lerdi, hem de daha kalıcı etkilere sahipti. Bu iki filmi tür açısından karşılaştırmamız tuhaf görünse de bunu Wright'a borçluyuz. Zira alıntı, esinti, gönderme yönünden de zayıf kalıyor.

Örneğin Baby'nin ölen annesinden kalan müzik tutkusu Peter Quill'in (Guardians Of The Galaxy) hassasiyetine çok benziyor. Peter, kavga dövüş kurtulduğu hapishaneye sırf kaseti için geri dönerken, Baby, polisten kaçarken aceleyle yoldan rastgele çevirdiği bir aracı, radyodan sırf daha iyi bir şarkı yakalayıp havaya girmek için hareket ettirmiyor. Wright sonlara doğru elindeki malzemeyle gerilimi tırmandırmasına rağmen ne aksiyonu, ne de karakterlerin akıbetini iyi idare edemiyor. Kötü adamlar arasında da makul bir denge sağlayamayıp inandırıcılığını sorgulatıyor. Buddy ve Bats üzerine tahmin edilenleri boşa çıkarıp ters köşe kasması bir yana, film boyunca seyirciye önemli bir tehdit olarak dayatılan Doc'ın akıbeti tam bir fiyasko. Böylesi yavan bir (hatta iki) final, Wright'ı acelecilikle, beceriksizlikle, cesaretsizlikle, kolaya kaçmayla suçlamak için elimize yeterince koz veriyor. Filmin benim için en güzel anları, Baby ve Debora'nın az sayıdaki müzik sohbetleri oldu ki, keşke Wright, filmi aksiyon değil de bu tip sohbetlerin döndüğü High Fidelity gibi naif bir konu üzerinden tasarlasaymış diye düşündüm. Zira Wright'ın absürtlükle dirsek temasındaki aksiyon anlayışı Baby Driver'daki mizahsız haliyle hiç çekilmiyor.

Oscarlı iki oyuncu Kevin Spacey ve Jamie Foxx da dahil olmak üzere, "babyface" olmasından başka bir özelliği olmayan Ansel Elgort, John Hamm, Eiza González, Lily James gibi oyunculardan kurulu kadro, bu senaryoda kendilerinden büyük beklentiler olmaması neticesinde büyük oynamayan biçimde takılıyorlar. Belki göründüğü sahnelerde sinir stres yaratan Jamie Foxx'un ortamı germe başarısından biraz daha ciddi olarak söz edilebilir. Fakat daha önce de söylediğim gibi bu tip gerginlikler bir Edgar Wright filminde çok alakasız duruyor. Zaten Baby Driver, Avrupa'da veya Uzakdoğu'da çok iyi filmler çektikten sonra Hollywood'a transfer olmuş başarılı bir yönetmenin başarısız ilk filmi gibi bir görüntü çiziyor. Wright, bu filmin devamını da çekmek istediğini söylüyormuş. Çok tutan bir filmin devamından ziyade, Wright'ın bu yabancılaşma (ve yavanlaşma) durumunun farkındalığı neticesinde durumu kurtarma hamlesi gibi bir karar sanki. Sonuç olarak bir devam filmine hiç lüzum yok. Dilek ve temenni olarak da kendisinin İngiltere'ye dönüp önündeki maçlara bakmasını, hatta takıma tekrar Simon Pegg ve Nick Frost'u dahil etmesini ekleyebiliriz. Çünkü Edgar Wright'ı seviyor, onu banal Hollywood prodüksyonlarında kaybetmek istemiyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder