18 Nisan 2011 Pazartesi

The Mechanic (2011)


Yönetmen: Simon West
Oyuncular: Jason Statham, Ben Foster, Tony Goldwyn, Donald Sutherland, Mini Anden
Senaryo: Lewis John Carlino, Richard Wenk
Müzik: Mark Isham

Mekanik, uluslararası boyuttaki bir yeraltı örgütlenmesinin, muhbirler ve olası düşmanlarını yok eden suikastçılarına verilen isimdir. Arthur Bishop (Jason Statham) eli çabuk ve profesyonelce iş çıkaran bir suikastçıdır. Örgütle arasındaki arabulucu olan "menejeri" Harry McKenna’yı (Donald Sutherland), yine örgüte ihanetten dolayı öldürmek zorunda bırakılır. Bir yandan vicdanı ile boğuşurken, Harry'nin soğukkanlı oğlu Steve (Ben Foster) ile aralarında ilginç bir ortaklık doğar. Onu da bir suikastçı olarak eğitmeye başlar. Örgütün kirli çamaşırları ortaya çıkmaya başladığında ise kritik kararlar onu beklemektedir. Charles Bronson’un başrolünde yer aldığı 1972 yapımı The Mechanic’in yeniden çevrimini Con Air, Lara Croft: Tomb Raider gibi önemsiz filmleri yönetmiş olan Simon West çekmiş. Gayet de iyi çekmiş, hatta belki de film, Simon West’in en iyi filmi statüsünde bile sayılır.

Bir aksiyondan beklenen abartı koordinatlarını iyi bilen, işin içine komplo ve intikam soslarını da kararında koyabilen elden geçirilmiş senaryo, West’in son dönem aksiyonlardaki dinamik çekiciliğe iyi adapte olmuş yönetim anlayışıyla genel olarak iyi anlaşmış. Bir yeniden çekim olmasına rağmen, çıkış noktası olan konusu dışında birçok şeyi günümüz modern aksiyon örneklerine yakın tutmaya gayret eden bu anlayış, Jason Statham’ın alışılmış “burnu bile kanamayan tek adam” konumuna bir kat daha cila çekiyor sadece. Gerçi onun tek adamlığına burada biraz Ben Foster olumlu katkılar sağlamıyor değil. Bu filmi direk Transporter 4 olarak piyasaya sürseler kimsenin ruhu duymaz neredeyse. Aynı yüz, aynı ses tonu, aynı beceriler… Ama o üçlemenin hatırlayabildiğim sonuncusundan daha iyi bile diyebilirim The Mechanic için. Devamı için trafik lambasının üçü de yeşil yanıyor. İyi de zaten devamı geleceği meçhul bir Transporter varken şimdi de Mekanik’i otomatiğe bağlarlar mı, bağlarlar. Zaten Statham’ı devamı gelmeyecek bir filmde oynatanlara ne yapımcılar, ne de hayranları pek iyi gözle bakmıyorlar.


Beğendiğim genç oyunculardan Ben Foster’ın renk ve gerilim kattığı The Mechanic’te, en son 1990 yapımı meşhur Ghost’ta unutulmaz bir kötü adam portresi çizen, 2000’lerden itibaren yönetmen olarak da adını sıkça duyuran (yönettiği dizi bölümleri arasında Dexter, The L Word, Grey's Anatomy, Law & Order, Damages da var) Tony Goldwyn de yine baş kötü olarak yer almakta. Foster ve Goldwyn gibi iki tekinsiz adamın yaydığı gergin elektrik için bile filme şöyle bir bakmaya değer. Tabiî şöyle bir bakarken kendinizi fazla kaptırıp “niye bir yüzme havuzunun dibi kapkara olur ki”, “bu Steve hiç de babasının intikamını almak isteyecek bir tip değil”, “insan akıl hocasını öldürmeden evvel meseleyi kurcalamaz mı”, “bu alemde cesedinin resmini gördüğünüz bir adam birden karşınıza çıkabilir” türü cümleleri aklınızdan geçirmeyeceksiniz. “Doğru kararlar tecrübeden gelir ama tecrübe kötü kararlardan oluşur” ya da “zafer hazırlık sever” türü cümleleri de filmin hamuruna yedirip kısa günün kârı ilân edeceksiniz. Aksiyon meraklıları için zevkli bir yolculuk, festival filmlerine fazla kapılmış bünyeler için kafa boşaltacak bir mola olabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder