14 Ocak 2011 Cuma

Knight & Day (2010)


Yönetmen: James Mangold
Oyuncular: Tom Cruise, Cameron Diaz, Peter Sarsgaard, Paul Dano, Viola Davis, Jordi Mollà, Gal Gadot, Maggie Grace
Senaryo: Patrick O'Neill
Müzik: John Powell

Oldukça sıradan bir yaşam süren ve yalnız bir kadın olan June (Cameron Diaz), kız kardeşinin evliliği için hazırlık yapmaktadır. Tesadüf eseri gizli bir ajan olan Roy Miller (Tom Cruise) ile karşılaşır. June, Miller'la tanışmalarının ardından bir yandan tehlikeli, bir yandan da eğlenceli bir dizi maceranın içine düşer. Ama ne yaparsa yapsınlar, tesadüfler onları hep bir araya getirecektir.

Normalde şu film hakkında söylenecek pek fazla bir şey olmazdı. Ama Heavy, Cop Land, Girl Interrupted, Identity, Walk The Line, 3:10 To Yuma filmlerinin yönetmeni James Mangold’un böyle acil tüketmelik bir filme adını yazdırması meseleye biraz olsun haber değeri katıyor. Knight and Day’i Neil LaBute veya McG gibi poşet yönetmenlerden biri çekmiş olsaydı Cruise-Diaz ikilisinin de gazıyla onlar için atlama taşı bile olabilirdi. Yönetmenlerin zaman zaman eğlenmek için dahi olsa kariyerlerine bu tip filmler eklediklerini gördük. Fakat Mangold gibi, yıldız olsun-olmasın, kaliteli oyuncuları mıknatıs misali kendine çekebilen bir markanın böyle yağ oranı fazla kaçmış popcorn bir film yöneteceğini pek beklemiyordum. Hani eğlenmek için bile olsa Knight and Day’in yönetmeni olmak ona yakışmıyor. Mangold’un künyesindeki en zayıf halka olarak görülen Kate & Leopold’un bile 90’lar Meg Ryan rom-komlarının sevimliliğine sahip bir yapısı vardı. Knight and Day’i bu tip hızlandırılmış aksiyon romantik komedi filmler arasında nereye koymalı bilemiyorum. Her türlü eleştiriye rağmen başlandığında çabucak sonunun getirildiği filmlerden biri olduğu kesin. Fakat bu kadar hızlı tüketilmesinin iyi bir film olduğu anlamına gelmediği de kesin.

O zaman neden Mangold veya Tom Cruise hâlâ bu filmleri tekrar tekrar dolaşıma sokmaktalar? Cruise’ün nedenlerinden ziyade, Mangold’un nedenleri daha ilgi çekici bana göre. Knight and Day için hiç lafı dolandırmadan, eğlence adı altında aslında paraya ve popülariteye doymayan kafaların bir ürünü olduğunu söylemek yeter. Böyle durumlarda “onların paraya ve şöhrete ihtiyacı mı var” savunması işlemiyor. Çünkü eğer beslenmezse şöhret çok çabuk sönüp giden bir olgu ve beraberinde parayı da getirmesi/götürmesi kaçınılmaz. İnsanoğlunun doyumsuzluğu para ve şöhrette kendini daha şiddetli gösterir. Ver ona son model bir araba, 599 bin euroluk Ferrari 599 GTO daha ister. Yönetmenlerin, oyuncuların eğlence anlayışları yanında, şan şöhret anlayışları da kendini bu filmler sayesinde gösteriyor. Hani Tom Cruise neyse de, ben Mangold’un bugüne kadar yaptığı işlere bakarak sinemayı bir eğlence aracı olmaktan çok, öyle ya da böyle sanatını ifade etme, geçmişe bağlı, geleceğe açık fikirlerini dile getirme platformu olarak gördüğünü düşünüyordum. Knight and Day’den sonra artık bundan şüpheliyim.


Bu kadar şey söyleyip de doğrudan filmden bahsetmemek olmaz. Büyük bir kase cips niyetine bir film olduğu mâlum. Anlaşılan bazı yönetmenlere hakaret gibi gelebilecek bu cümleden James Mangold memnun. Filmin en orijinal yanının Viola Davis’in varlığı olacağını düşünmüştüm. Oysa o da Doubt ile yakaladığı çıkışı mantık evliliği ile perçinlemek isteyen özelliksiz bir rolde. Bana orijinal gelen taraf ise Roy’un June’u birkaç kez bayılttıktan sonra içinden çıkılması imkânsız görünen durumlardan kurtulması ve bunların seyirciye gösterilmeden bir an önce kurtuluş sonrası sakinliğe dönülen anlar oldu. Yani filmin belki de en iyi yanları, o sahnelerin hiç gösterilmemesiydi. (Ya da o sahneler ne kadar hızlı geçer, ne kadar az gösterilirse film o kadar çabuk biter düşüncesinin verdiği rahatlıktı.) Absürd sahnelerin bolluğundan da rahatsız değilim. Hatta kalıbına uygun filmlerde çok gerekli olduğunu düşünürüm. Ama buradaki durum ya fazlaca kafaya takılabilecek (ki hiç gerek yok!) ya da boşverip hiç takılmayacak türden amatörlüklerle doluydu. Birkaç ay sonra özel kanalların sinema kuşaklarında tekrar tekrar dönecek bir filmi sırf yönetmeni hatırına önceden izlemiş olduk o kadar.

Saygın kabul ettiğimiz yönetmenlerin popüler isimlerle yaptıkları filmlerden beklentilerimiz, haliyle oyunculardan önce yönetmenlerin ne yaptığı üzerine yoğunlaşmakta. İşin aslı, Tom Cruise, Cameron Diaz gibi çapı belli oyuncuların Mangold ile çalışmalarından da önceki Mangold filmlerine benzer bir film beklemek ne derece doğru olurdu tartışılır. Yeni bir sinema dili geliştirmiş yönetmenlerden sayılmaz. Yine de çok daha kaliteli castlarla daha pozitif yapımlar kazandırmış bir adam olarak turistik James Bond zıpırlıklarının üzerine çok ufak geldiği bir gerçek. Belki de bu yüzden The Lives Of Others ile haklı olarak fırtınalar koparmış Alman yönetmen Florian Henckel von Donnersmarck’ın Johnny Depp ve Angelina Jolie’li The Tourist filmine fazla bel bağlamamak gerek. Umarım yanılırım. Knight and Day kadar sıradan olmayacağını düşünsem de, gerek Amerika’ya transfer olmuşların, gerekse zaten Amerika’da olup da bir süre sonra bozulanların âkıbetleri göz önüne alındığında daha temkinli konuşmak icap ediyor. Öylesine bir film için tüm bunları söylerken bir Scorsese, bir Nolan izlemediğimin tabiî ki de farkındayım. Ama üzücü olan, altında onun imzası olduğu halde bir Mangold izlemediğimin de farkındayım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder