25 Ocak 2007 Perşembe

The Jacket (2005)


Yönetmen:  John Maybury
Oyuncular: Adrien Brody, Keira Knightley, Kris Kristofferson, Jennifer Jason Leigh, Kelly Lynch, Brad Renfro, Daniel Craig
Senaryo: Massy Tadjedin, Steven Soderbergh, Peter Guber
Müzik: Brian Eno
 
Körfez savaşında başından aldığı yaraya rağmen kurtulan Jack Starks, uzun süre sonra Vermont'taki evine dönmüştür. Ancak gelişen tuhaf ve beklenmedik olaylar sonunda kendini bir cinayetin zanlısı olarak bulan Jack, deli teşhisi konarak akıl hastanesine gönderilir. Burada, doktor Becker ve asistanları tarafından Jack üzerinde bazı deneysel çalışmalar yapılmaya başlanır. Jack'e uyuşturucu maddeler enjekte edilir ve üzerine vücudunu tam anlamıyla saran bir ceket giydirilerek hastanenin morgundaki çekmecelerden birine kapatılır. Jack kısa süre sonra bazı halüsilasyonlar görmeye başlar, bu süreç onu kendi ölümünü görebileceği geleceğe doğru bir yolculuğa çıkaracaktır.
 
Bugüne kadar kayda değer bir film yönetmişliği olmayan yönetmen John Maybury sanırım bu filmle gelecekte daha iyi işler alacaktır. Çünkü film gerek oyuncu seçimi,-yer yer aksamaya uğrasa da- gerek senaryosu ve gerekse dramatik örgüsüyle benzerlerinden oldukça başarılı.

Fantastik öğeleri sinemada izlemek, “eğer gerçekten böyle olsaydı, bizim başımıza gelseydi ne yapardık” şeklinde izleyiciyi düşündürüyorsa (örneğin Memento'da Leonard Shelby’nin hastalığı bizde olsa) başarılıdır. Ya da konu olarak daha önce işlenmemiş fantastik öğelerin kullanıldığı yapıdaki filmler iyi işlenmişse her zaman izlenir. Bu tip konuya sahip filmler arasında mütevazi bir başyapıt olarak gördüğüm, her sabah uyandığında aynı günü yaşayan Bill Murray filmi Groundhog Day'i örnek verebilirim. Ayrıca özellikle Jim Carrey filmlerinde izleyiciye sunulan “Tanrı olsaydınız; yalan söyleme yetiniz elinizden alınsaydı; doğumunuzdan itibaren hayatınız bir dizi olsaydı ve sizin bundan haberiniz olmasaydı; hafızanınızı sildirebilseydiniz” sorularının işlenişini görmek herkesin merakını bir şekilde gıdıklar. Bu fantezilerimizi sinemada değişik tarzlarla izlemek keyif vericidir. O yüzden ister komedi, ister dram, ister gerilim olsun bu konular her kalıba girer.
 

Öte yandan The Jacket, daha önce izleyip beğendiğimiz pek çok filmden etkiler taşıyor. Öyleki, savaş sonrası travmatik gelgitler yaşayan karakterlerin konu edildiği filmler dahil, filmi izlerken yer yer K-Pax, One Flew Over The Cuckoo’s Nest, Butterfly Effect filmlerinden referanslar sezilebilir. Yanlış anlaşılmasın, The Jacket'in bu filmlerden üstün bir tarafı yok. Sadece konu işlenirken yaptığı çağrışımlardan dolayı bu filmler aklımıza gelebilir ve "acaba bu filmler izlendikten sonra mı" sorusunu düşünülebilir.

Yine de filmin kendi başına ayakta durmasını sağlayan öğeler de yok değil. Bunların başında tabiî ki Adrien Brody var. Sevimli ve hüzünlü yüz ifadesini o kadar yerinde kullanıyor ki, yattığı yerden bile çok iyi oyunculuk çıkarıyor. The Pianist'i nasıl sürüklediyse bu filmi de öyle sürüklüyor, gözleriniz onu arıyor. Ama The Pianist'te sürüklemek zorunda olduğuyla buradaki arasında çok fark olduğunu söylemeliyiz. The Jacket'da daha zahmetsiz ama kurgu ve konu itibariyle elinden gelenin en iyisini yapma gayretli bir oyunculuk.. Kadrodaki diğer ünlü isimler ise daha 2. sınıf kalmışlar. MacKenzie rolündeki Daniel Craig bile diğer tanınmış oyunculardan daha iyi bir performans göstermiş sanki. Öte yandan neden ceket imgesinin seçildiğini, bir ceketin bu hikayede neyi sembolize ettiğini anlamak için filmi dikkatli bir şekilde izlemek gerekebilir. Zira filmdeki deli gömleği ve ceket tezatlığının anlatmak istediği net olarak anlaşılmayabilir.

Sonuç olarak izlemesi zevkli ve ilerleyişi merak uyandırıcı, en önemlisi de Adrien Brody’nin iyi bir oyun çıkardığı başarılı bir gizem filmi The Jacket.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder