29 Ocak 2020 Çarşamba

Jojo Rabbit (2019)


Yönetmen: Taika Waititi
Oyuncular: Roman Griffin Davis, Thomasin McKenzie, Scarlett Johansson, Taika Waititi, Sam Rockwell, Rebel Wilson, Stephen Merchant, Archie Yates, Alfie Allen, Sam Haygarth
Senaryo: Taika Waititi, Christine Leunens
Müzik: Michael Giacchino

Christine Leunens romanından Taika Waititi'nin senaryosunu yazdığı ve yönettiği Jojo Rabbit, II. Dünya Savaşı yıllarında çocuklara yönelik bir nazi kampında eğitim alan 10 yaşındaki Jojo Betzler'in gözünden döneme bakan bir kara komedi. Faşist öğretilerle, gerçek silahlarla eğitim verilen bu kampta tüm iyi niyetiyle tutunmaya çalışan, yaşananlara bir oyun gibi bakan Jojo, içinde olmayan faşist ve savaşçı kimlikle çelişkiler içinde bir çocuk. Annesi Rosie'nin de yardımıyla içindeki hoşgörü ve iyilik hissedilse de, hayali arkadaşı Adolf Hitler'in manipülasyonlarıyla bunları bir türlü dışarı çıkaramıyor. Kampta geçirdiği bir kaza sonrası evlerinin çatı katında Elsa adlı bir Yahudi kızın saklandığını öğrenmesiyle, üstelik ölmüş ablası Inga'ya benzeyen Elsa'yı annesi Rosie'nin sakladığını bilmeden onunla yavaş yavaş yakınlaşınca yaşından büyük çelişkilerle başa çıkmaya çalışıyor. Romana ne ölçüde sadık kaldığını bilmesek de Jojo Rabbit, Taika Waititi'nin sevimli, dinamik, komik, dramatik tarzına ihanet etmeyen bir film. Öyle ki, bu bir roman uyarlaması değil de, Waititi'nin özgün senaryosu olsa, delişmen yapısı, duygu değişimleri ve çocuk bakışı nedeniyle büyük ihtimalle yadırganmazdı.

Waititi, Boy (2010) ve Hunt For The Wilderpeople (2016) filmlerinde olduğu gibi Jojo Rabbit'te de olaylara 10 yaşlarında bir çocuğun gözünden bakmaya, yetişkinler dünyasında çocuk olmaya çalışıyor. Yine muhafazakar davranmayıp kendine has mizah anlayışıyla bu yaşın tüm masumiyetini, öğrenme ve öğrendiklerine göre davranış belirleme yöntemlerini, sakarlıklarını, büyüklerin zorlu şartlarına adapte olma mecburiyeti karşısındaki acemiliklerini renkli bir dille yansıtıyor. Jojo, nazi prensiplerine çocuksu bir körlükle bağlı olması, üstüne bu prensiplerin kurucusu Hitler ile hayali bir arkadaşlık yaşıyor olması sebebiyle üstün ırk, Yahudi düşmanlığı, Alman milliyetçiliği gibi meselelerle o küçük beyninin yıkanmasına karşı duramıyor. Ama direnişçi bir ruha sahip annesi Rosie ile yaşadığı tatlı atışmalarla aslında bir nazi olmanın kıyısından bile geçmeyecek bir çocuk olduğunu anlıyoruz. Filmin hiciv dozu zaman zaman artsa da, bu hicvi ve komediyi dramatik bir anlatımla sağaltan Waititi, kimi yerlerde Wes Anderson'ı anımsatan üslubu, görüntüleri ve renk paletleriyle kaliteli bir filme daha imza atıyor.


Savaş ve ırkçılık karşıtlığını çocuk gözünden anlatmanın taşıdığı riskleri pek umursamayan senaryo, Jojo merkezli yan karakterler eşliğinde sahip olduğu pozitif sıfatların hakkını veren bir film. Özellikle Jojo'nun annesiyle, Elsa ile ve Adolf Hitler ile diyaloglarındaki akıcılık, filmi hem mizahen, hem eleştirel, hem de drama yönünden yükseltiyor. Farklı kişilerle yaşadığı bu ilişkilerle güçlü bir dönüşüm hikayesi izliyoruz. Karikatürize nazi tiplemelerin yarattığı kara mizahı, ev baskını gibi sahnelerde diken üstünde tutan gerilimi, anne Rosie ve Yahudi kız Elsa'nın başı çektiği hüznü çok iyi dengeleyen film, türler arası yumuşak geçişleri bu denge sayesinde çok rahat biçimde gerçekleştiriyor. Seyirciyi önce Jojo gibi saf bir çocuk haline getirip, sonra adım adım onun gerçekleri anlama sürecine ortak ediyor. Yine onun gibi olgunlaşma evresini kendi çapında, ama hiçbir anında onun bir çocuk olduğu gerçeğini inkar etmeden bu hikayeyi tamamlıyor. Aslında finali itibariyle hiç göremeyeceğimiz yeni bir filmin başlangıcını yapıyor. Gerçek cesaretin, kahramanlığın, gücün adam öldürmekle, bomba savurmakla, nefret söylemleriyle değil, hoşgörüyle, empatiyle, insaniyetle elde edilebileceğine dair söylemleri bünyesinden sızdırıyor.

Kick-Ass, Seven Psychopaths, Guardians Of The Galaxy, Doctor Strange, Three Billboards Outside Ebbing, Missouri, Captain Marvel gibi filmlerin görüntü yönetmeni Ben Davis ile, kısa film yönetmeni Camille Griffin'in oğulları olan 11 yaşındaki Roman Griffin Davis'in ilk film deneyimi olan Jojo Rabbit, onun bu amatör/sevimli ve anlamsız savaş, ırkçılık, nefret olgularına karşı her daim şaşkın duruşuna çok şey borçlu. Bir başka parlak oyuncu da, özellikle Debra Granik filmi Leave No Trace'teki başarılı performansıyla ödüller de kazanan 19 yaşındaki Yeni Zelandalı oyuncu Thomasin McKenzie. Ayrıca kendi rolleri çok iyi finallerle bağlanmış Scarlett Johansson ve Sam Rockwell de filme güç katan unsurlar. Ev baskını yapan nazi ajanlarının başı rolüyle kısa bir süre görünüp iz bırakan yapımcı/senarist/yönetmen/oyuncu Stephen Merchant ve Jojo'nun kankası Yorki rolünde süper sevimli Archie Yates'i, tema müzikleriyle Michael Giacchino'yu da unutmayalım. Hitler'i karikatürize eden performansıyla Taika Waititi, Eagle vs Shark'tan Thor: Ragnarok'a geniş bir vizyona sahip yönetmenliğini sürekli geliştiren, kendine has mizah anlayışını her özgün ve uyarlama senaryosuna monte eden yolculuğuna Jojo Rabbit'i de ekliyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder