12 Kasım 2018 Pazartesi

1945 (2017)


Yönetmen: Ferenc Török
Oyuncular: Péter Rudolf, Eszter Nagy-Kálózy, Bence Tasnádi, Dóra Sztarenki, Tamás Szabó Kimmel, Iván Angelusz, Marcell Nagy, József Szarvas, Ági Szirtes
Senaryo: Gábor T. Szántó, Ferenc Török
Müzik: Tibor Szemzö

Tarih 12 Ağustos 1945. Yer II. Dünya Savaşı sonrası küçük bir Macar kasabası. Yıllar önce kasabada yaşayan Yahudi komşularının gönderilmesinden sonra onların her türlü mülklerini sahiplenmiş olan halk, sicil memuru ve kasabanın en yetkilisi konumundaki István'ın oğlu Árpád ve güzel Kisrózsi'nin düğün hazırlıkları ile meşguldür. Komşularının geri döneceğini hiç düşünmeyen kasabalılar, kendilerine emanet edilmiş veya kaos sonrası üzerine konulmuş taşınır/taşınmaz mallarla kendi düzenlerini kurmuşlardır. Ancak 12 Ağustos günü biri yaşlı diğeri genç, siyahlar giymiş iki adam trenle kasabaya gelirler. Yanlarında içinde parfüm olduğu söylenen iki büyük sandık vardır. Bir at arabası kiralayarak sandıkları kasabada bilinmeyen bir yere götürmeye koyulurlar. Küçük kasabada hemen yayılan bu haber sonrası başta István olmak üzere halk panik havasına bürünür.

Senaryosunu Gábor T. Szántó ve Ferenc Török'ün yazdığı, televizyon ağırlıklı bir kariyere sahip Török'ün yönettiği 1945, savaş sonrası onlarca hikaye arasından çok fazla işlenmemiş, en azından üzerine bu kadar yoğunlaşılmamış bir tanesini küçük bir Macar kasabası fonunda perdeye aktaran başarılı bir dram. Aslında buna benzer çok fazla hikaye, farklı türlerle ele alınmış, ait olduğu türün dışında başka bir türde de anlatılabileceğini hissettirmişti. Örneğin 1998 tarihli Fransa/Almanya ortak yapımı Radu Mihaileanu filmi Train de vie, nazi istilasından kaçmak için bir Orta Avrupa Yahudi kasabası halkının müthiş planını konu edinmişti ve 1941'de geçiyordu. İşte o yıllardaki istilalardan kaçamayanların geride bıraktıklarını sahiplenen Macar kasabası halkı bu defa bambaşka bir hikayenin merkezine oturuyor. Komedi ve dramın harikulade bir buluşması olarak tanımlayabileceğimiz Train de vie, sadece koyu bir dram ile yapılsa şu anki lezzetini taşır mıydı tartışılır. İstenilse 1945 de dram ve mizah karışımı bir tonla yazılabilirdi. Oysa filmde mizahın "m"si yok. Ama bu durum filmin meramını anlatmasına engel değil. Hatta herhangi bir mizahi hamle filmde çok sakil bile durabilirdi.

İhanet teması üzerine yoğunlaşan 1945, bu kavramı hem evlenmek üzere olan Árpád ve Kisrózsi açısından (ki bu açı daha çok filmi finale doğru kızıştırmak için tasarlanmış), en çok da akıbeti bilinmeyen Yahudi komşularının emanetlerine hıyanet eden veya yeltenen kasaba halkı üzerinden tanımlamaya çalışıyor. Finale dek sandık yüklü at arabasının arkasında ketum bir şekilde yürüyen iki adamın gizemini kasabalıların panik halleriyle yorumlamaya çalışırken, o paniği işlevsel hale sokup vicdani hesaplaşmaların, pişmanlıkların, adaletsizliklerin, trajedilerin tetiği haline getiriyor. Savaşın yıkıcılığının savaşsız bir ortamda bıraktığı yaraların izini sürüyor. Başta István rolündeki Péter Rudolf olmak üzere başarılı performanslarıyla, yılların görüntü yönetmeni Elemér Ragályi'nin (kendisi İlyas Salman'ın başrolde yer aldığı Simindis kundzuli (Corn Island) filminin de usta işi sinematografisini üstlenmiş) siyah beyazdan güç alan güçlü görüntüleriyle hem tarihi, hem de dramatik bir ambiyans yakalıyor. Böylelikle II. Dünya Savaşı sonrasına ait yüzlerce film arasında arka sıralarda kendine ait mütevazi bir yer açmayı başarıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder