4 Haziran 2016 Cumartesi

Abluka (2015)


Yönetmen: Emin Alper
Oyuncular: Mehmet Özgür, Berkay Ateş, Tülin Özen, Müfit Kayacan, Ozan Akbaba
Senaryo: Emin Alper
Müzik: Cevdet Erek

Bilinmeyen bir yılda İstanbul, terörün sebep olduğu kaos ile mücadele halindedir. 20 yıl sonra hapisten şartlı tahliye olan Kadir, emniyet yetkilisi Hamza sayesinde çöp toplama işine başlar. Kadir aslında emniyet tarafından muhbir olarak çalışacaktır. Görevi tam olarak gecekondu mahallelerindeki çöpleri karıştırarak bomba ile ilgili malzemelerin olup olmadığını kontrol edip emniyete bu bilgileri iletmektir. Ayrıca yaşadığı çevrede şüphelendiği kişi ve olayları da bildirecektir. Hapse girdiği sırada küçük bir çocuk olan kardeşi Ahmet'i bulan Kadir, belediyede çalışan Ahmet ile kardeşlik bağını yeniden kurup kaybettiği yılları telafi etmek istemektedir. Kiraladığı evin sahipleri Ali ve Meral'den de yakınlık görür. Ancak hem kendisine yeterli yakınlığı göstermeyen Ahmet, hem de Ali-Meral çiftinin bazı halleri Kadir'i şüphelendirir. Ayrıca ortanca kardeş Veli de uzun zamandır kayıptır.

2012 yılında çektiği ilk filmi Tepenin Ardı ile haklı ödül ve övgüler kazanan Emin Alper, yine yazıp yönettiği ikinci filmi Abluka ile başta Venedik Film Festivali'nden aldığı jüri özel ödülü dahil üç farklı ödül olmak üzere, Sofya, Asya Pasifik, SİYAD, Malatya gibi festivallerden de elleri dolu döndü. Bu iki filmiyle politik sinemanın önemli güçlerinden biri olacağını kanıtlayan Alper, ülkemizin terör odaklı toplumsal gerçekliklerini kendi kurguladığı hikayelere uyarlamayı tercih eden ve distopik olduğu iddia edilen bir hikaye daha anlatıyor. Bu manada Tepenin Ardı'nda yakaladığı eleştirel tonun benzerini kırsaldan büyük şehre taşıyor. Terör sorununa ayna tutan, kendi yarattığımız düşmanla olan mücadelemizdeki ikiyüzlülüğümüze, sahiplenişimize, suskunluğumuza ve abartılarımıza ustaca göndermeler yapan Tepenin Ardı da tıpkı Abluka gibi zamanı belli olmayan, ama yaklaşık 30 küsür yıldır süren iç karışıklıklarla derdi olan bir film. Alper'in zaman kavramını bilinçli olarak bilinmez yapmasının sebebi, belki bu sorunun zamansızlığına inanmasındandır düşüncesine inanabiliriz. Ama Abluka gizemli / gerilimli olay örgüsünün çekiciliğine rağmen, politik açıdan Tepenin Ardı'ndaki gibi bir orijinallik yerine daha kolaycı problemler ve çözümler içeriyor.


Abluka'da göze çarpan kurgusal dağınıklık, filme olumlu bir şekilde hizmet etmediği gibi, Emin Alper'in Tepenin Ardı'ndaki merakının bir uzantısı olarak halüsinasyon sahneleri de bu dağınıklığa eklenince film yer yer aksıyor. Mesela Kadir'in Ahmet'in evine uğradığı ama Ahmet'in kapıyı açmadığı sahneyi farklı zamanlarda hem Kadir, hem de Ahmet'in tarafından izliyoruz. Bu duruma bir de Ahmet'in sanrıları dahil olunca işler karışıyor. Gerçi o bölüm finale doğru ana gövdeye çok iyi bağlanıyor. Ama sırf orijinallik olsun diye girilen bu yol, gerilimi artırmanın suni bir yolu olmaktan öteye gitmeyen, hatta kimi zaman korkaklıkla ya da biçimsel tembellikle bile suçlanmaya müsait bir tercih olarak görünebiliyor.  Yine de filmin müthiş bir görsel işçiliği var. Öyle ki, zaman - mekan tekinsizliğini vurgulamanın en etkin yollarından birinin noir bir atmosfer yaratmaktan geçtiğini bilen görüntü yönetmeni Adam Jandrup, filmin bazı saniyelerinde Roger Deakins ya da Barry Sonnenfeld karanlığından aşina olduğumuz sanatsal kareler yakalıyor. Bu estetik anlayış, köhne gecekondu evleri, sokakları, yeraltı mekanlarıyla öteki İstanbul'u, hatta bazen de yüksekten yapılan çekimlerle filmin coğrafi sınırlarını genişletip çevresel hacmini belirlemeye çalışıyor.

Abluka'nın politik duruşunu Kadir'in "eskiden ekmek derdindeydik şimdi herkes can derdinde" cümlesiyle özetlemek mümkün. Emin Alper, İstanbul'u bu hale getiren politik tercihleri ve bunun sonucunda yaşanan kaosun çıkış noktasını detaylandırmayıp günümüz karmaşasından çok da farklı bir yere koymuyor. Kadir gibi insanlar ve onun yaptığını yapanlar gerçekten var. Belediyenin sokak köpekleri konusunda neden bu kadar hassas olduğuna anlam veremeyenler, belki orada da Sarmaşık filmindekine benzer bir metaforla işi çözebilirler. Bu teşbihe meyilli politik sinema tavrı, ya senaryo estetiği göz önünde bulundurulduğu için ya da iktidarın yarattığı baskı kültürünün yaydığı korku sonucu oluşan temayüllerden kaynaklanıyor olsa gerek. Estetik kaygılar hep var tabii. Ama bu sinema 12 Eylül ile yüzleştiği gibi ilerde bu dönemle de yüzleşecektir. O zamana kadar elini korkak alıştırmadığını göstermek için -mecburen- sanatsal kaygı bahanesinin ardına sığınarak gerçek isimler, gerçek arşiv görüntüleri vs. kullanamıyor, hedefi belli doğrudan atışlar yapamıyor. Bu açığı gidermek için rüyalardan, halüsinasyonlardan, sembollerden, metaforlardan medet umuyor. Demek istediklerini film sonrası söyleşilere, röportajlara bırakıyor. Orada da klişe laflarla, imalarla ve sembolleri bir yere oturtmak için kasan dolaylı anlatımlarla kaçak dövüş sürüyor.


Abluka'nın başrolünde Türk sinemasının (ve televizyonunun) son yıllardaki en önemli aktörlerinden biri olan tiyatro kökenli Mehmet Özgür var. Tepenin Ardı'nda da çok doğal bir oyunculuk sunmuş olan aktör, Kadir'in yıpranmışlığını, çevresinde olup bitenlere anlam vermeye çalışan ürkekliğini, kendini şüphelerle dolduran saflığını, kardeşini kazanabilmek için gösterdiği geç kalmış çabayı mükemmel betimliyor. Ahmet rolündeki Berkay Ateş de film içinde yardımcı erkek oyuncu statüsünün birkaç gömlek fazlasını sergiliyor. Emin Alper, Kadir kadar Ahmet'in de dramına ortak bir anlatım geliştirerek bu sözde distopik terör ortamının adım adım aşındırdığı iki karakterini kağıt üstünden omuzlar üstüne taşıyor. Sinema kariyerine şimdiden iki güçlü film katan Alper, bir yandan da henüz en iyi filmini çekmediğini düşündüren spontane aksaklıklar ve çekincelerle hareket ediyor. Bu iki filmle heyecan uyandıran, bir sonraki hamlesi merakla beklenen bir tarzın temellerini sağlamlaştırıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder